DEPREMLER KARŞISINDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI?
BU ŞEHRE VEFA BORCUM VAR
Kendi eliyle küçülen muhalefet
Bir Değerin Sessiz Vedası: Mahalle Bakkalı
E-MUHTIRA VE OSMANLI TOKADI
Küresel ekonomi durgunlukla yüksek enflasyon arsında bir bilinmezliğe sürükleniyor
PAMUK
Galibiyete Ciddiyetsizlik Yakışmadı
Ya 3 T’li (Tespit-Tenkit-Teklif) Konuşun, Ya da Ebediyen Susun!
Hüyük’te Turizm Bayramı
NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
REZİLLİK DİZ BOYU
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
İRAN – ABD İLİŞKİLERİ
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Yerin üstüydü memleketi, göğün de altı.
Her yer gurbet, her yer sılaydı ona.
Çaldığı tüm kapılar kendi evi gibiydi, kendi evinde misafir olduğu da doğru.
Valizinde tek kişilik kıyafetler, dilinde iliklerine işleyen şarkılar.
Deniz de dağ da onundu.
Her gördüğü çay bahçesi evi gibiydi.
Plansızdı, hesapsızdı, hayalsizdi en çoğu.
Kimseye bir minneti, kimsenin de kendisine bir dayatması yoktu.
Alabildiğine özgür, alabildiğine sahipsizdi.
Koşaradım ölüme gitmesiydi sahip olduğu tek şey…
Ruhuna sirayet eden ne varsa unutmuş havası verip, -mış gibi yaparak yaşamaya, yaşlanmaya yüz tutmuştu yüzü.
Elinin tersiyle ittiği sevinçleri vardı, sevemediği mutlulukları.
Her durakta ayrı bir hesap ödüyor ama kimseye hesap vermiyordu.
Kendi gibi olmayı göze alacak kadar karaydı gözleri. Kendi gibi olmaya başladıkça ağırlaşırdı sözleri.
Ağlarken gülmeyi öğrenememişti henüz, gülerken ağlamaktan fırsat bulup!
İçinde yaşardı, acıyı da sevinci de.
Acısını anlatacak, sevincini paylaşacak kimsesi olmadığından mıdır nedir? Yaşar giderdi kendi halinde.
Kendi haline gülerdi en çok. Kendi dedikodusunu yapar, kendi gibi olmayan herkese gıpta ile bakardı.
Karşısına alıp günün birinde kendini;
-Neden benim mutluluğumu paylaşacak kimsem yok? Demişti. Hadi acımı yaşarım, yaşadığım gibi.
Sevinçler paylaşılınca insanların kafasında oluşan soru işaretlerinden olsa gerek. Paylaşmazdı kimseyle mutluluğunu, denemişti de oysa bir zamanlar.
Düşmek düştü gene yollara. Tenhaydı yollar. Herkes başını kalabalık sanırdı. O tenhaydı herkesin yanında.
İnsan:
Nerede insan?
Ne zaman insan?
Kime insan?
Nasıl insan?
İnsan, neden insan?
Sorularını bilerek sorardı.
Kime sorsan insandı.
Herkes insandı, kendine insan!
Canından, malından feragat edebilen dost insandı hepsi.
Yüzünü öteye çevirmeye gör, insandı, insandık.
Biz insanları gerçekten insan sandık.
Alelacele çalarak kulakları tırmalarken bir şarkı, radyonun düğmesine yumruğu vurdurana dek, herkes alabildiğine ve alelaceleyle insandı.
Acele tanımıştı insanları. Aceleciydi, sabırsızdı, bir an önce -tabiri caizse-kimin ne mal olduğunu bilecekti. Bilirdi de.
Gene de özgürdü her şeye rağmen. Her şeye rağmen acele ederdi yaşamak için, yaşamak ve ölmek için, aceleyle.
Gözyaşlarınızın ayakları birbirine dolaşmasın diye, gözlerinizden ırak yaşardı. Uluorta yaşadıklarına gülerdiniz.
İnsandı, kendisini sizin gibi insan sanırdı.
İnsanları sözünden, söylediklerinden tanırdı. Dil altına bakmaz, yaptığınız iyilikleri başınıza kakmazdı. Kötü olduğunuz kadar onla olur, o kendisiyle olurdu.
Alıp gitti başını, kendisine ait valiziyle.
Ay ışığı, deniz ve dağın dibinde çay içerken buldular onu.
Buldukları kadar insandı.
Kendi eliyle küçülen muhalefet
Dilli şeytan
Eski Türkiye güzeldi be!
Gençleri mehdi mi kurtaracak?
Sokağa ne zaman çıkılır?
Zihinlerde çizilen haritalar
Yusuf Tekin’in mücadelesi
Çözüm değil sonlandırma süreci
Eğitim de denetim de şart
Konforlu iş belediye başkanlığı