GÖKLERDE BİR DESTAN: KONYA’DA ANADOLU KARTALI-2025
HER ZALİM CEZASINI ÇEKECEK!
KAHİREDEN SEMERKANDA İLİM KÖPRÜSÜNDE BİR GÜZEL İNSAN İBN HACER el-ASKALANÎ
SAĞLIKTA NELER OLUYOR?
ZEHİRLİ MANTAR: LEMAN DERGİSİ
Omurgasız şımarıklar
KANAYAN YARAMIZ KERBELA VE AŞÛRE GÜNÜ
Dolar uluslararası ödemeler sisteminde güvenilmez bir para birimi haline gelmiştir
Konya’nın Dün Kimyon, Bugün Lavanta Kokan Tarım Hikâyesi
UNUT
Postmodern Dönemin Müslümanlara Sunduğu Fırsatlar
BASIN DİLİ
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
1372 yılında Mısır'da dünyaya gelen İbn Hacer el-Askalanî, çocukken babası vefat ettiği için bir akrabasının yanında büyümüştür. Ailesi aslen Askalan (Aşkelon)lı olduğu için bu ad verilmiştir. Dokuz yaşında Kur'an-ı Kerim'i takip eden yıllarda ise fıkıh, dil ve edebiyat alanında birçok kitap ezberlemiştir. 11 yaşındayken Mekke'ye gitmiş, burada bir taraftan ticaret, diğer taraftan edebiyatla meşgul olmuştur. Edebiyata karşı çok kabiliyetli olduğu için kısa sürede ilerleme göstermiştir. Daha sonra hadis ilmiyle ilgilenmeye başlamıştır. Yirmi yaşından itibaren bilgisini artırmak için uzun yolculuklar yapmış Yemen'e ve Mekke'ye gitmiştir. Aralarında kadın hocaların da bulunduğu birçok hocadan ders almıştır.
Bilgi bakımından belli bir seviyeye ulaştıktan sonra önemli mevkilere gelmiş ve artık öğrendiklerini başkalarına aktarmaya başlamıştır. Mısır Memluk Sultanı Baybars ile birilkte Mısır'ın Şafii kadısı olarak Türkiye'ye Amid (Diyarbakır) ve Ayntep (Gaziantep)'e gelmiştir. Kahire'de hadis ve fıkıh dersleri vermiştir. Kadı'l-Kudat mevkiine yükselmiştir. Daha sonra Halep'e giderek burada dersler vermiştir. Sonra tekrar Kahire'ye dönmüş ve 1499 yılında burada vefat etmiştir. Mekke, Kudüs, Halep, Şam gibi İslam dünyasının birçok şehrinde onun için gıyabî cenaze namazı kılınmış ve mersiyeler söylenmiştir.
İbn Hacer zarif bir karaktere sahipti. Yiyip içmeye önem vermeyen, az ve öz konuşan mütevazi, derviş bir ruha sahipti. Talebelere şefkatli davranır, isteklerini geri çevirmez, değerli kitaplarını dahi ödünç vermekten kaçınmazdı. İbn Hacer görevlerinden aldığı maaşları dar gelirlilere dağıtırdı.
On dört yaşında iken edebiyat ve şiirle ilgilenmeye başlayan İbn Hacer'in bu meşguliyeti yirmi yaşından itibaren daha da artmış, şiir zevki ve bilgisi gelişmiş, kısa şiirler, kıtalar ve Hz. Peygamber'in methine dair manzumeler yazmıştır.
Onun hadis alanındaki Fethu'l-Bârî Şerhu Sahîhi'l-Buhârî (15 cilt) adlı eser başta olmak üzere biyografi, fıkıh ve fıkıh usulü, akaid, tarih, dil ve edebiyat gibi çeşitli dallarda yüzelliden fazla eseri olduğu rivayet edilir.
Bir hadisçi olan İbn Hacer el-Askalanî'nin söylediği bir şiir, onun hadisçiden öte güçlü bir şair olduğunu da göstermektedir. Ve bu yönüyle üniversitede lisans derslerinde okuttuğum Arap edebiyatı ders müfredatında ona yer vermeyi uygun gördüm.
Arap dünyasında ziyaret ettiğim birçok ülkede biraz kültürel bir birikime sahip pek çok insan tarafından bilindiğini görünce ayrı bir mutluluk duydum. Henüz genç bir asistan iken Suudi Arabistan'ın başkenti Riyat'ta Kral Suud Üniversitesi Rektörü Mansur et-Türki'nin huzurunda öne çıkan bir şiirini okuduğumda ayağa kalkıp beni kutlamış olması ne kadar çok tanındığının ve sevildiğinin bir göstergesi olmuştu.
2018 yılında Özbekistan'a yaptığımız seyahatte uğradığımız Semerkant şehrindeki bir medresede öğrenci ders ve müzakere odalarının kapılarında bu şiirden mısraları görünce bu türde anlamlı ve güzel sözlerin uluslar ötesi bir etkiye sahip olduğunu gördüm. Kahire ve Bağdat gibi Ortadoğu'nun öne çıkan ilim merkezleriyle doğuda Türk coğrafyasında yer alan Semerkant ve Buhara gibi şehirler arasında güzel bir ilim köprüsü oluşmuş. Farabi, Harezmi, Biruni İmam Buhari gibi şahsiyetler bu köprüde yer almış İslam alimlerinden sadece birkaç tanesidir.
Aslı Arapça olan dünyanın faniliğini ölüm denen gerçeğin eninde sonunda insana ulaşacağını anlatan bu şiirin Türkçesiyle bugünkü yazımı noktalamak isterim.
"Ey dünya ile meşgul olan; mutlak aldatır onu uzun emel...
Ya da gaflet üzre kalır, tâ ki yaklaşıncaya dek ecel...
Ölüm gelir bir anda, kabir bir sandık ki içi amel,
Sabret zorluklarına, yoktur ölüm, gelmezse ecel...”
İSRAİL İRAN ÇATIŞMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3
İslam Kültür ve Edebiyatında Seyahatler Üzerine Kısa Bir Seyahat 2
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 1
PİYER LOTİ TEPESİ YOKSA İDRİS-İ BİTLİSİ TEPESİ Mİ?
TÜNELDE TERÖRSÜZ TÜRKİYENİN IŞIĞI GÖRÜNDÜ
NUŞİREVAN’IN ADALETİ
DEPREMLER KARŞISINDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI?
İNSANA YATIRIM YAPMAK
LİYAKAT MI SADAKAT MI?