Artık Müftüler de Nikah Kıyacak

Cumhuriyet kurulup laik sistem hayata geçince Osmanlıdan kalan birçok geleneklerimiz, dini ritüellerimiz, vecibelerimiz camilere ve evlere hapsoldu. Dünyanın hiçbir ülkesinde olamayan "Hoca Nikâhı ve Resmi Nikâh” diye iki nikâh türü ortaya çıktı. Resmi nikâhtan tatmin olmayan, dini açıdan emin olmayan, bir de dua yapılmasını isteyenler, resmi nikâhtan sonra bir de hocalara nikâh kıydırma ihtiyacı hissetti.

Bir Müslüman'a göre evlilik veya nikâh iki imzadan ibaret değildir. Manevi boyutu vardır ve ibadet hükmündedir. Şartları uygun olan, dinen birbirine nikâhları haram olmayan kadınla erkeğin bir yuva içinde birlikte yaşaması için iki şahidin huzurunda bir akit yapmasıyla evlilik tamamdır. Dinimize göre bu akdi kim yaparsa yapsın fark etmez, yeter ki şartlar tamam olsun.

Doğrudur, evlilik bir akitle başlar, nikâh esnasında iki şahidin bulunması, evlilik adaylarının dinin öngördüğü şartları taşıması, mehrin konuşularak kadın ve erkeğin Allah adına birbirine elbise olacağına söz vermesi nikâhın özünü teşkil eder. Bu söz, bir hâkimin, bir belediye başkanının, bir nüfus memurunun, bir muhtarın, bir müftünün, bir hocanın huzurunda da verilebilir ve resmi kayıt altına alınır. Müftünün veya hocanın farkı, ekstradan bir de dua yapması, Allah'tan huzur ve saadet dilemesidir. İşte bu dua şart değildir ama biz müslümanlar için çok önemlidir. Evliliğe manevi boyut ve kutsiyet kazandırır, iki insan Allah için birbirine söz verdiğini düşünür ve ömür boyu ihanet etmekten kaçınır. Bazılarının dediği gibi, nikâh sadece bir sözden, kuru bir akitten ibaret değildir. Nefsi haramdan korumaya, nesiler dünya getirip ümmetin çoğalmasına ve Efendimizin evlilik sünnetini yerine getirmeye niyet edildiği için bir ibadet hükmündedir ve sevap kazandırır. Çünkü Efendimiz (sav), "Hanımıyla cinsi münasebet yapması bile erkek için sadakadır(sevaptır), çünkü zinadan ve haramdan nefsini korumuş olur” buyurur.

Evet, İsviçre Medeni Hukukunu kabul etmemiz ve laik sistemde karar kılmamızla birlikte Nüfus İdareleri Kanununla nikâh kıyma yetkisi Belediye Başkanlarına, büyük elçilere, muhtarlara ve nüfus memurlarına verilmiştir. Bugün bu yetkililer arasına il ve ilçe müftüleri de katılmıştır. Laik sistem de, İsviçre Medeni Hukuku da yerinde taş gibi duruyor. Bizim anladığımız laiklik, devletin bütün inanışlara, dinlere karşı nötr olmasıdır, hizmet noktasında eşit mesafede bulunmasıdır. Bu açıdan baktığımız zaman her inanç sahibine inandığı dine göre, inandığı kişiye nikâh kıydırma hakkı ve hürriyeti tanımak laikliğin bir gereğidir. Bir Müslüman "ben müftülere ve hocalara daha çok güveniyorum, üstelik dua da yaptırmak istiyorum, dinimin koyduğu nikah şartlarına riayet etmek istiyorum” diyorsa, bu insana engel olmak, yasak koymak laiklik ilkesine aykırıdır. Bugüne kadar kısıtlamalar, yasaklar konulmuşsa yanlış yapılmıştır. Bu kısıtlamalar, bu engeller işte bugün kaldırılmış ve müslümanlara tercih hakkı tanınmıştır. Bundan böyle ayrıca "hoca nikâhı mı, resmi nikâh mı” ikilemi yaşanmayacaktır.

Evet, Türkiye'nin gerçeği olarak, tek resmi nikâhın ve tek eşliliğin şart olduğu ülkemizde kadınların rızasıyla yapılacak ikinci evlilikler için hocalar nikâh duaları yapmaya, "hoca nikâhları” kıyılmaya devam edecektir. Sadece hoca nikâhının hukuki bir güvencesi olmayacaktır.

Çok özel durumlar ve mazeretler için hâkim kararıyla ikinci evlilik kapısı da açık bırakılırsa daha iyi olacak. Tek eşlilik dinimizin de tavsiyesidir; savaş yıllarında dul kalan kadınların çoğalması, hastalık veya çocuk olmaması nedenleriyle ve kadınların rızasıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü evliliklere de kapı açık bırakılmış, ancak tavsiye edilmemiştir. Tek eşlilik her zaman daha hayırlı görülmüştür. ( Nisa Suresi: 5) Çok evlilik dinimize göre sadece çok özel mazeretler için bir ruhsattır. Toplumda zinayı, fuhşu, metres hayatını önleyici faydası vardır.

Evet, İsviçre Medeni Hukukuna göre belediyelerde kıyılan nikahlarda iki şahidin kadın veya erkek olması, dul kadının iddetini tamamlayıp tamamlamaması, müslüman kadının gayrimüslim erkeğe varıp varmaması önemli değildir. Ama dinimizde şahitlikte bir erkek iki kadın veya iki erkek şartı vardır. Dul kadınlar boşanmışsa üç aylık iddetini, kocası ölmüşse dört ay on günlük iddetini tamamlamalıdır. Bir Müslüman kadın Müslüman olmayan bir erkeğe nikâhlanamaz. Bir de birbiriyle evlenmesi ebedi ve geçici olarak haram olanlar Kur'an'da sayılmıştır. İşte müftüler bu şartlara, bu yasaklara dikkat edecektir. Bu tür hassasiyeti olanlar, bir de dua yapılmasını isteyenler nikâhını müftülere kıydıracaktır.

Ben de bir hoca olarak yaptığımı için biliyorum, hocalar nikâh duası yaparken damat ve gelin adaylarına az da olsa telkinlerde, nasihatlerde bulunurlar, nikâh akdine zarar verecek, küfrü gerektirecek fiillerden, davranışlardan ve sözlerden kaçınmalarını isterler, bu telkin ve tebliğ çok faydalıdır.

Sonuç olarak, yüz yıldır beklediğimiz birçok özlemlerimiz, arzularımız vardı, bir bir hayata geçiyor. İktidarımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Din ve dindar bugün daha özgür. Baskılar, dayatmalar, yasaklar, engeller bir bir kalkıyor. Laiklik elden gidiyor diye birileri korku yaymaya çalışsa da onlara kimse aldırmıyor. İnsanımız biliyor ki; "laiklik, dindarın da dinsizin de aynı şekilde baskısızca yaşama hakkına sahip olması, devletin vatandaşına eşit şekilde hizmet etmesi, bütün vatandaşların devletin tanıdığı imkânlardan eşit şekilde faydalanmasıdır”. Nikâh akdi yetkisinin müftülere de verilmesi bu anlayışa balta vurmaz ancak hizmet eder. Nikâh kıydıracak şahıslar yetkililere daha çabuk ulaşacak. Zira müftülerin ve hocaların kapısı yedi gün yirmi dört saat açıktır.


Yazarın Diğer Yazıları