DOLAR
42,00
EURO
48,61
STERLİN
55,38
GRAM
5.660,72
ÇEYREK
9.293,81
YARIM ALTIN
18.494,06
CUMHURİYET ALTINI
36.927,57

Gönül kapısının anahtarı, Rahmete Açılan Bir Sefer Tövbe

     

   İnsan, yaratılış itibarıyla bir cevher yumağıdır. Ruhu, semavi olana, ebedi olana, Mutlak Güzellik'e doğru kanat çırparken, nefsi, toprağın ağırlığına, geçici heveslere, süfli hazlara çekilir durur. İşte bu ikili yapının kaçınılmaz sonucu olarak, insan yolculuğunda sık sık sürçer, düşer, lekelenir. Günah, bu düşüşün, bu lekelenişin adıdır. Ve insan, bu lekeyi gördüğü an, fıtratına dercedilmiş olan temizlik arzusuyla kıvranmaya, bir kurtuluş yolu aramaya başlar. İşte tövbe, tam da bu noktada, sadece basit bir özür veya pişmanlık olmanın çok ötesinde, insanı yeniden aslına, asıl vatanına kavuşturan bir rahmet seferi olarak karşımıza çıkar.

Çoğu zaman tövbe, sadece işlenen günahı bırakmak veya Allah'tan af dilemek şeklinde anlaşılır. Bu, eksik ve yüzeysel bir anlayıştır. Bir ağacı kökünden söküp atmak yerine, sadece yapraklarını budamak gibidir. Oysa tövbe, kalbin Allah'a doğru yeniden yönelişi, O'nun sınırsız rahmet ummanına açılan bir nehrin kaynağını bulmasıdır. Günahı terk etmek, bu uzun, meşakkatli ama nihayetinde feyizli yolculuğun sadece ilk adımıdır. Asıl maksat, kulun, Rabbine olan uzaklığın verdiği hicranla yanıp tutuşması ve nihayetinde O'nun Rahmeti her şeyi kuşatan ismine sığınmasıdır.

Kur'an-ı Kerim, bu hakikati şu evrensel çağrıyla ilan eder: Ve tövbe edin Allah'a ey iman edenlerin hepsi, umulur ki felaha erersiniz.(Nûr, 31) Bu ayet-i kerime, tövbenin sadece bireysel bir arınma değil, toplumsal bir diriliş çağrısı olduğunu da gösterir. Ey iman edenler! hitabı, müminler topluluğunu bir bütün olarak muhatap alır. Buradaki felah yani kurtuluş, sadece cehennem azabından kurtulmak değildir. Felah, iç huzura, manevi tatmine, dünya ve ahiret saadetine, nihayetinde Allah'ın rızasına ve rahmetine nail olmaktır. Tövbe, işte bu kurtuluşun anahtarıdır. Günah, insanı bu kurtuluştan alıkoyan bir pranga, tövbe ise o prangaları kıran bir mihenk taşıdır.Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ise bu hakikati bir başka açıdan, insan ruhunu titreten bir benzetmeyle şöyle ifade buyurur: Günahından tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir. (İbn Mâce, Zühd, 30)

Bu hadis-i şerif, tövbenin sıfırlanma, mutlak bir başlangıç noktasına dönüş olduğunu haber verir. Düşünün, üzerine kirli mürekkep dökülmüş bir kağıt. O leke, artık onun bir parçasıdır. Ancak öyle bir silgi vardır ki, o lekeyi öyle bir siler, yok eder ki, kağıt en baştaki beyazlığına, temizliğine kavuşur. İşte Allah'ın rahmeti, tövbe eden kul için böyle bir silgidir. Kul, o rahmetle öyle bir arınır ki, geçmiş günahları sanki hiç var olmamış gibi olur. Bu, sadece bir kaydın silinmesi değil, ruha bahşedilen yepyeni bir doğuştur. Tövbe eden kul, adeta manevi bir yeniden dirilişle, tertemiz bir sayfayla, Rabbi katında yeni bir yolculuğa çıkar.

Tövbe, tek seferlik bir Özür dilerim ifadesinden ibaret değildir. O, derinlemesine yaşanan, merhaleleri olan bir içsel yolculuktur. Bu yolculuğun ilk durağı Nedamettir. Nedamet, sadece keşke yapmasaydım demek değildir. O, günahın, kalp aynasında bıraktığı çirkin lekeyi görmenin verdiği derin bir acı, bir yanış, bir iç sızısıdır. İnsan, işlediği günahın sadece bir kural ihlali olmadığını, aslında kendisini Yaratan'a, kendi öz varlığına ve kâinata karşı bir ihanet olduğunu idrak ettiğinde, kalbinde hakiki bir nedamet duygusu filizlenir. Bu, günahın zehrine karşı ruhun gösterdiği ilk tepki, ilk kurtuluş çığlığıdır. Nedamet olmadan tövbe, köksüz bir ağaç gibidir, rüzgar estiğinde devrilmeye mahkumdur.Bu iç yangınından sonra gelen merhale,Kalbin, Allah'a doğru kesin ve kararlı bir dönüşüdür. Kul, günahın karanlık bataklığından kurtulup, Rahmân'ın aydınlık, ferah iklimine sığınır. Bir çocuğun korktuğunda annesinin kucağına sığınması gibi, kulun da her şeyiyle Rabbine yönelmesi, O'nun rahmetinden başka bir sığınak, O'nun kapısından başka bir kapı tanımaması halidir. Bu, günahtan kaçış değil, Allah'a koşuştur.

Yolculuğun en güzel aşaması ise Azm'dir.Bir daha asla! diyebilme kararlılığıdır. Bu, sadece sözde kalan bir niyet değil, iradeyi Allah'ın yardımıyla kemale erdirmenin, nefse ve şeytana karşı durmanın bir ahtidir. Azim olmadan tövbe, samimiyet testinden geçemez. Hakiki tövbe, geçmişe duyulan pişmanlıkla birlikte, geleceğe dair sağlam bir irade inşasını da gerektirir.

Tövbe Gafletten Uyanıştır.Bu yüzden sadât-ı kirâm (büyük veliler) tövbeye çok daha derin ve kuşatıcı bir anlam yüklemişlerdir. Onlara göre tövbe, sadece büyük günahlardan değil, küçük günahlardan da öte, kalbin Allah'tan başkasına yönelmesine, O'ndan gafil kalmasına duyulan bir pişmanlıktır.

Bu anlayışa göre, insanı Allah'tan uzaklaştıran her şey, her düşünce, her duygu bir manada günahtır. Dünya meşgalesi, mal mülk hırsı, makam sevdası, övgü beklentisi, başkalarıyla kıyas. Tüm bunlar, kalbi asıl sevgili olan Allah'tan alıkoyduğu ölçüde, tövbeyi hak eden hallerdir. Buradaki tövbe,Ey Rabbim! Kalbimi senden gayrısına kaptırdığım, bir an olsun senden gafil kaldığım için sana sığınıyor, senden af diliyorum demektir. Bu, tövbeyi günlük bir ameliye, bir nefis muhasebesi haline getirir. Kul,Rabbine karşı kusur işlediği, kalbini dünyaya kaptırdığı, bir anlamda manevi günah işlediği anlar için tövbe eder. Bu tövbe, insanı sürekli uyanıklık,farkındalık halinde tutar. Tasavvuftaki Vukuf-ı Kalbi yani kalbi kontrol altında tutma disiplini, bu anlayışın bir tezahürüdür. Buradaki hedef, sadece günahlardan arınmış bir kul olmak değil, her an Allah ile beraber olan, kalbi O'nun zikriyle sükunet bulmuş bir arif olmaktır.Tövbe Rahmetle Yeniden Doğuştur.insanın kusurlu yapısını kabul edişinin ve bu kusurları aşmak için Yüce Yaratıcı'ya sığınışının en yüce ifadesidir. O, bir zayıflık göstergesi değil, aksine, insanın nefsine karşı verdiği en büyük savaşın, en şerefli direnişin adıdır.Tövbe, bir duadır,kulun, Ben sendenim ve sana dönüyorum diye yakarışıdır.Tövbe,bir umuttur, hiçbir günahın Allah'ın rahmetinden büyük olmadığı inancıdır.Tövbe,bir özgürlüktür,nefsin, şeytanın ve günahın prangalarından kurtuluştur.Tövbe,bir sevgidir,Rabbine olan uzaklığa tahammül edemeyişin ve O'na yeniden kavuşma arzusunun ta kendisidir. Rahman'ın rahmetiyle yıkanmak, manen yeniden dirilmek ve her defasında O'nun eşiğine daha bir huşu, daha bir aşk, daha bir şevkle kul olma şerefini yeniden kazanmaktır. Tövbe, geçmişin karanlık bir yükü değil, geleceğin aydınlık bir vaadidir.

Günahlarımız ne kadar büyük, ne kadar çok, ne kadar koyu kara olursa olsun, unutmayalım ki Allah'ın rahmeti hepsinden daha büyük, daha çok, daha nurludur. O'nun rahmet kapısı, kırılmış kalpler, pişmanlıkla dolu gözler ve Ya Rabbi, affet! diyen diller için her daim açıktır. Yeter ki biz, o kapıya samimiyetle, nedametle, inâbeyle ve azimle varalım.

Tövbe, bir son değil, bir başlangıçtır. Günahın ağır yükünden kurtulup, rahmet kanatlarıyla semalara yükselişin başlangıcı. O halde, hayatımızın her anını bu şuurla yaşayalım. Her nefes alışımız, bir tövbe ve şükür soluyuşu olsun. Ve her daim, o sonsuz rahmet kaynağına doğru bir sefer halinde olalım. Zira kurtuluş, bu seferin adıdır. Tövbe seferi.


Yazarın Diğer Yazıları