YARAMIZ İSRAF, ÇAREMİZ TASARRUF

 

İsrafa, özellikle enerji israfına ne kadar dikkat çeksek azdır. Çünkü aile olarak, toplum olarak, devlet olarak en büyük eksiğimiz, yanlışımız, hastalığımız, zafiyetimiz israftır. İsrafı bıraktığımız zaman ekonomimiz de rayına oturacak, sağlığımız da düzelecek, huzur ve güvenimiz de geri gelecektir.

 

İsraf, bir nimeti yerli yerince, kâfimiktarda kullanmamaktır, aşırı gitmek ve ölçüyü kaçırmaktır. Yani Rabbimizin verdiği bir nimeti O'nun yolunda, O'nun koyduğu ölçülerde, O'nun rızasına uygun kullanmamaktır israf. Bu paramız ve malımız olabilir, sağlığımız ve zamanımız, ömrümüz olabilir, bilgimiz ve kabiliyetimiz olabilir. İsraf, o nimetin elimizden alınmasına, elimizden gitmesine sebep olur. İsraf, dönülmez pişmanlıklar getirir. İsraf, düşmanımıza dahi el açtıracak duruma getirebilir.

 

Çevremize bakıyoruz, iflas eden tüccarlar vardır, zengin iken fakir düşen, patron iken işçi olan insanlar vardır. Yine sağlıklı iken sağlığını kaybeden insanları görürüz. Bunların gerisine, sebebine baktığımızda bu hale getirenin israf olduğunu anlarız, bunların altında görgüsüzlüğü, özentiyi ve şımarıklığı görürüz, Örnek olarak, sigara içen insan, hem sağlığını hem parasını kaybediyor. Bazıları maaşına göre harcamayıp bankaların kıskacına düşüyor, faiz bataklığına saplanıyor ve bir daha çıkamıyor. Rabbimiz, "yiyin, için fakat israf etmeyin" diye boşuna uyarmıyor. Peygamberimiz de, büyüklerimiz de, "iktisat ve kanaat en büyük zenginliktir" demişlerdir. İktisat, cimrilik değil, orta yoldur, ölçülü harcamaktır, hesap- kitap tutmaktır. İktisat, sınırsız ihtiyaçları sınırlı imkanlarla karşılamak demektir.

 

Evet, günümüzde en büyük israf kalemlerinden biri enerji israfıdır. Devlet olarak yüzde seksen oranında enerjide dışa bağımlıyız. Elli milyar dolar dolayında verdiğimiz cari açığının nedeni enerji harcamasıdır yani petrol ve doğalgaz gideridir. Bazı umut veren kaynaklar keşfedilse de, bugün için yeterli-büyük petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip değiliz. Çevremizdeki denizlerde bazı doğalgaz kaynaklarının varlığı ortaya çıksa da, bunları çıkarıp kullanmak zaman alacaktır ve maliyetli olacaktır.

 

Millet olarak bir Japon gibi, bir Çinli gibi hatta bir Avrupalı gibi değiliz, onlar kırk metrekare evlere sığarken biz 150-200 metrekare evlere sığamıyoruz. Müteahhitlerimiz hep geniş (3+1 veya 4+1) evler yapıyor, çünkü geniş evler alıcı buluyor. O geniş evlerde sadece iki veya üç kişi yaşıyor ve tek odası kullanılıyor, diğer odalarda sadece eşyalar var. Diğer odalar boş olduğu halde kış boyunca ısıtılıyor, boşuna kaloriferler yanıyor. Yanan enerji kaynağı ağırlıkta doğalgaz, iki- üç bin hatta beş bin kilometre uzaktan geliyor ve dövizle alınıyor. Daha küçük evlerde otursak, merkezi ısınma sistemleri kullanmasak, ihtiyacımız kadar odaları ısıtsak, yakıt paramız yarıya düşer, enerji harcamamız daha az olur ve devlet olarak cari açık vermeyiz. Artık çamaşırımız, bulaşığımız, halılarımız hep elektrikli aletlerle yıkanıp temizleniyor. Enerji ile çalışan buzdolaplarımız, derin dondurucularımız, televizyonlarımız günün yirmi dört saatinde enerjiyle çalışıyor.

 

Evet, millet olarak yeni alışkanlıklar edinmeliyiz. Elektriğe zam koyan hükümete kahretmek ve sitem etmek yerine kendimize çeki düzen vermeli, daha küçük evlerde yaşamalı, daha az elektrikli eşya kullanmalıyız. "Para benim değil mi, ister yakarım, ister harcarım" dememeliyiz. Zira her yapılan israfta kul hakkı var. Işıkları ihtiyacımız kadar açmalı, suları ihtiyacımız kadar kullanmalı, şahsi arabamızı her zaman kullanmamalı, toplu taşıtları tercih etmeliyiz. Bir de tasarruf alışkanlığı edinmeli, kazanmadan, üretmeden harcamamalıyız. Aksi halde ömrümüz banka kapılarında geçer, ahiretteki hesabı daha büyüktür.

 

Evet, konforu, lüksü, hür yaşamayı, araba kullanmayı, geniş evlerde yaşamayı seven bir milletiz. Bu da enerji israfına yol açmakta, bu yüzden de iki yakamız bir araya gelmemekte, devletimizin cari açığı hiç kapanmamakta. Burada fosil yakıtı en aza indirmek için yenilenebilir- temiz enerji kaynaklarına ağırlık vermeli, güneş panellerine, rüzgar tribünlerine yatırım yapmalıyız. Hiçbir kaynak sonsuz değildir. Özellikle su kaynaklarımız alarm veriyor. Yağmurun az yağdığı bölgelerde daha az su isteyen bitkiler ekip yeraltı kaynaklarını ölçülü kullanmalıyız.

 

Hasılı enerji, ekmek-su gibi hayatımızın bir parçasıdır. Dövizle aldığımız enerji kaynaklarını daha ölçülü kullanmalıyız, çevremizde bulunan ve bulunacak olan enerji kaynaklarına dört elle sarılmalıyız. Geçmişte savaşların sebebi hep enerji olmuştur, gelecekte de savaşlar enerji kaynakları paylaşımından çıkacaktır. Hazır olmalıyız. "Açız" diye ortalığı velveleye verenler, dönüp kendilerine baksınlar, harcamalarını kontrol etsinler, kazançlarının kaynağına baksınlar, Allah'a olan kulluklarını gözden geçirsinler, israf yolarını tıkasınlar ve şükür ve kanaat içinde olsunlar. Zira Rabbimiz, "şükrederseniz artırırım" buyurur.

Yazarın Diğer Yazıları