Korsanlıktan Sultanlığa Barbaros Hızır Hayrettin Paşa


Midilli adasında 1467 senesinde Osmanlı İmparatorluğunda zirveye yükselecek, zaferden zafere koşacak Barbaros dünyaya gelmiştir 1. Babası Yakup Bey yeniçeriydi. Osmanlı'da yeniçeriler evlenemiyorlardı. Emekli olunca Yakup Bey evlenmiş Oruç, İlyas, İshak ve Hızır isminde dört oğlu olmuştu. Dört çocuğunun isimleri bunlarsa Barbaros nerde? Barbaros Hızır Bey'in lakabıydı. Ailecek kızıl sakallı olmasından dolayı kızıl sakal anlamına gelen barbaros lakabını almıştır.  Küçük yaşta çömlekçilik mesleğini öğrenen Barbaros ağabeyleri Oruç ve İshak Beylerin Sen Jan Şövalyelerine esir düşmesi ve İshak Bey'in öldürülmesinden sonra yerinde duramamış ve bu olayı hiç unutmamıştır2. Rumca, Arapça, Farsça ve İtalyanca bilen Barbaros mükemmel derecede İspanyolca da biliyordu. Pratik zekalı ve tutkulu bir insan olarak bahsedilir kaynaklarda. O zamanlar Batı Avrupa Hristiyanları ile Doğudaki Müslümanlar arasında din savaşları vardı. Tunus'a giden Oruç ve Hızır reis yani Barbaros 1504 yılında iki küçük tekne alıp Cerbe adası taraflarında papalık kadırgasıyla karşılaşmış ve o kadırgaları ele geçirmişti. Ağabeyi Oruç reis kısa süre sonra başarılarından dolayı Cezayir ve Tunus sultanı oldu. İspanyollara iki Türk Akdeniz'de kök söktürdüler. Oruç Reis, Yavuz Sultan Selim Han tarafından Cezayir Beylerbeyliğine getirilmiştir. Ancak kısa bir süre sonra İspanyollar ile giriştiği mücadelede şehit olmuştur. İri yapılı, saçı sakalı gür, heybetli bir adam olan Barbaros Cezayir'deki Türkleri etrafında topladı. Yavuz Sultan Selim'den paşalık rütbesi ve Cezayir Beylerbeyi unvanlarını aldı. O tarihten sonra Barbaros Hayrettin Paşa batılılarca korsan, Türkler için deniz akıncısıydı. Korsanlık aslında hukuku olan bir müessesedir. Her devletin korsanları vardır. Şimdiki anlamıyla haydutluk ile korsanlığı karıştırmamak gerekir. Devletler sürekli donanma yerine bir dış politika aracı olarak korsanlarla Akdeniz'de ve atlas okyanusunda sürekli faaliyette bulunuyorlardı. Osmanlı'da korsanlar şer'i hukuka göre çalışır elde ettikleri ganimetlerin beşte birini sultana vermek zorundaydılar. Hac yollarını güvence altına almış, Müslüman denizcilerin ticaret gemileri için mücahede etmişti. 1519'da İspanya Kralı Şarlken, Sen Jan Şovalyeleri, Napoli Krallığı, Monako Prensliği, Papalık ve Fransa Krallığı komutanı Andrea Dorya hepsi bir olup Türkleri Cezayir'den silmek için harekete geçtiler. Bu arada Avrupa'da iki büyük güç vardı biri Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken diğeri Fransa Kralı Fransuva. Bunu şunun için söylüyorum, Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa Kralı Fransuva'ya bazı imtiyazlar tanıması hatta destek olmasını günümüz insanı tam manasıyla anlayamıyor. Tıpkı Katolik Hristiyanlığa karşı zayıf Ortodoksluğu savunan Sultan FATİH gibi Kanuni'de güçlü Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken'e karşı zayıf Fransa Kralı Fransuva'yı savunmuştur ki Avrupa'da ikilik çıksın ve kendileriyle rekabet etsinler diye. Tarihçilerimiz ne yazık ki tarihten uzak halkın seviyelerine inip germen tabirinin Almanya olduğunu İspanya Kralının aynı zamanda Avrupa'nın tamamının İmparatoru olduğunu söyleme zahmetinde bulunmuyorlar. Biz tarih anlatırken dedikodu yapmak için değil zamanın şartlarını stratejilerini anlatıp günümüzde de aynı şartlarda bir siyaset izlenmesini amaçlamaktayız. Dönelim konumuza Barbaros Hayrettin Paşa bu kadar düşman karşısında hiç tereddüt etmedi gerekli hazırlıklarını yaptı ve büyük bir zafer kazandı. Bu zaferden sonra Osmanlı'ya tabi Cezayir hükümdarlığını kurmuş oldu. Fakir bir yeniçerinin oğulları İspanyollar tarafından Midilli'den sürgün edilmiş ama mücadelesi ile Osmanlı'ya bağlı bir devlet kurmuşlardı. O sırada Andrea Dorya Fransa Kralının hizmetinden ayrılarak İspanya Kralının hizmetine girmiş ve Patras Körfezinde Osmanlı kalesini zapt etti. Amacı Kanuni Sultan Süleyman'ı oyalayıp Macaristan üzerindeki baskıyı azaltmaktı. Bu işe kızan Kanuni Barbaros Hayrettin Paşa'yı İstanbul'a çağırttı ve Osmanlı donanmasını yeniden düzenlemesi için görev verdi. Tersanenin başına geçen Barbaros gemi inşasında uzmanlaşan ekibiyle muhteşem bir çalışma sergiledi. Bu çalışmasının sonucu olarak Hızır Reis'e Hayrettin lakabı verildi ve Kaptan-ı Derya rütbesine yükseltildi. 84 gemi ile İstanbul'dan ayrılan Barbaros İtalya ve Sicilya arasındaki ticaret yollarını ele geçirdi. Küçük bir korsanken baş edemedikleri Barbaros Hayrettin Paşa ile şimdi nasıl baş edeceklerdi. Ege Adalarında ve Akdeniz'de Barbaros'tan habersiz ne bir ticaret gemisi ne bir savaş gemisi geçemiyordu. Osmanlı'nın ekonomik gücünü de arkasına alan Barbaros Tunus'a yöneldi ve Cezayir'den sonra Tunus'u da Osmanlı topraklarına kattı. Ege adalarında bir çok yeri hakimiyeti altına alan Barbaros hem İmparatorluğun sınırlarını genişletmiş hem de yağmalarla hazineye destek olmuştur. İspanya Amirali Andrea Dorya'ya Papalık filosu otuz altı gemi, Venedik filosu seksen bir gemi vermişti. Andrea Dorya'nın da otuz kadırgası vardı toplamda yüz kırk yedi gemi ile  Barbaros'un karşısına çıktı. Çok çetin bir muharebe başladı. İlk başta ağır hasar alan Osmanlı donanması en sonunda nihayet zaferle İstanbul'a geri döndü. Barbaros Hızır Paşa artık Denizler Sultanı olarak anılmaya başladı. Karadeniz ve Ege Adalar denizi Fas kıyılarına kadar Osmanlı egemenliğinde Türk gölü haline gelmişti. Gemicilik ve gemi inşasında üstün bilgiye sahip olan Barbaros 1546 senesi yaz ortalarında İstanbul'da çok görülen bir hummaya yakalanıp 68 yaşında vefat etmiştir. Türbesi Mimar Sinan tarafından Beşiktaş'ta sahile sıfır yapılmıştır. Denizi çok sevdiğinden deniz dalga sesinden vefatında bile ayrılmamıştır. Küçük bir adada dünyaya gelen Hızır Reis hem devlet başkanı oldu hem de Dünyanın süper gücü olan Osmanlı İmparatorluğuna Kaptan-ı Derya oldu.  Mekanı cennet olsun.  

Yazarın Diğer Yazıları