MELODİLERDEN OYALAR İŞLEDİK

"Elbet bir gün kavuşacağız, bu böyle yarım kalmayacak..." şarkısını yeniden hatırlatan karantina günlerinde
Yamacına bir de "Sana söz yine baharlar gelecek...” umudunu iliştirdik. Umut olmadan yaşam olmaz çünkü
Dilimize, gönlümüze nice melodilerden oyalar işledik ilmek ilmek...
bir de Üsküdar'a giderken yağan yağmurun, titreyen mendillerin heyecanını hissettik mesela

Tabii ki bitecek
Ne bitmedi ki şu hayatta. Sevdiklerimize olan hasretlerimiz sonlanacak.
Hasret bitene kadar uzak durmak imtihan olacak ama sabırla katlanacağız.
Neye katlanmadık ki şu hayatta...

Anladık ki paranın pulun hükmü de yoktur
"Hep ben...” diye bağıran egolarımızın ağzını iyice bağlayıp çöp poşetine atarken gülümsemelerimizi sevdik.
Hele ki bencilliğin üzerine kurulan dünyada, cüzdanın değil vicdanın önemini anlayışımızı sevdik
Yüreğimizde ki merhametin sesini biraz daha fazla açtık. Öyle gelin gibi zarafetle süzülüşünü sevdik
"Felaketti, mahvetti...” cümleleriyle başlayan karantina günlerin ardından gelen ince düşüncelerin içimize sızışını sevdik

Ahh be içimiz...
Belki de sevmeyi öğreniyoruz yeniden
Var olan, ama öyle üstün körü bakıp, burun kıvırdığımız gerçekliği sevdik
Ağacı, taşı, toprağı, yağmuru başka bir sevdik be... Yeniden!

Hele ki; yağmuru
O yağmur ki Rahman'ın rahmetinin en güzel süzülüşü oldu iftar vakti
Hep bi aşkla izledik o damlaları, hep bi özleyerek
Yağmur sonrası açan o muhteşem güneşe bakarak, kudretine yeniden aşık olduk yaradanın
Yaradanın aşkı yeniden cümleler yazdırdı bağrımıza
Kudretine kurban...

O güneş ki; özleyip özleyip sonrasında kavuşmak, sarılmak oldu. Karanlık sonrasında parlayan aydınlık oldu
Hastalık sonu dizimizde derman, gözümüzde ferman oldu. Öylece çoğalıp gitti, çoştu duygularımız yani...

Ve sözcükler
Öyle hor kullandığımız kime ne dediğimizin farkında olmadığınız sözcüklerimiz
Meğer ne kıymetliymiş iki dudak arasından çıkan o melodiler
Sözcüklerimizin kime ulaşması gerektiğine dikkat kesildik
"Sana söylemek istediklerim var " diye başlayan cümlelerimiz çoğaldı. Notlar aldık.
Şiirler okuduk sessizce. Biz aslında içten içe sıkıldık derken, o notları da, şiirleri de çok sevdik.
Sevmeyi sevdik...

Satın alınamayan duyguların değerine erdik
Hesapsız şükürlerimizi dillendirirken, boynu bükük kalan yavruların başında okşama olduk
Merhametin, vicdanın en güzelinin 'anne' elinden, içimize aktığını öğrendik
Ahh o anne eli... O dua makinası, köşe taşı gibi oturduğu yerde mırıldanan dua fısıltısı...

Annelerimizin okşayan bakışları, babalarımızın nasırlı elleri
Öğrendik ve sevdik. şimdi inanıyoruz ki biz elbet bir gün kavuşacağız!

Ama kavuştuğumuzda bambaşka biri olacağımızı da anladık
Her şeyde hayr vardır. Vardır mutlaka Rabbimizin bildiği...
Kıyamaz O bize. Gören, bilen, işitendir. İyi ki bizimlesin Rabbim. Sonsuz şükürler olsun

Bir Kızılderili reis sözleriyle bitiyorum:
"Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne yağmalanacak bir şey gözüyle bakar.
Onun bu ihtirasıdır ki toprakları çölleştirecek ve her şeyi yeyip bitirecektir. Beyaz adamın kurduğu kentlerde,
bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulamaz.
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde,
Beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak...”

Beyaz adam paranın yenilmeyen bir şey olduğunu anladı !


Yazarın Diğer Yazıları