BİTKİSEL TUZAK VE İSLAMİ MEDYA

        Birkaç yıl önce  çıktığım yaz tatilinde tek gecelik konaklama için bir tesise ihtiyacım oldu.
    İslami medyanın serdengeçtisi bir gazetenin reklamını yaptığı otel yolumun üzerinde idi.
    İslami konularda tavizsiz tutumu ile tanınan gazeteye güvenim tamdı. O, bir kuruluşun reklamını yapıyorsa araştırmaya gerek yoktu.
    Gazete reklamındaki bilgi ve resimlere göre tesis denize sıfır ve ormanlar içindeydi.


    Bir akşam üzeri tesise vardık. Bütün gün yolculuk yapmış bitkin düşmüştük. Zar zor otelimiza yerleştik.
    Otelin konumunun bizim sevgili gazetemizdeki reklam resimleriyle hiç ilgisi yoktu.
    Etrafında orman yerine birkaç adet ağaç kurusu, dikenlikler taş ve kayalıklar vardı. Deniz, sıfır olmak şöyle dursun, dürbünle bile görünmüyordu.
     Sorduğumuzda sıfır denize(!) müşterilerini bir traktör römorku ile taşıdıklarını afra tafra ile belirttiler.
    Ortalarda dolaşan otelin sahibi ve görevliler olduğu anlaşılan kişilerin ise bizim serdengeçti gazetenin insanlara önerdiği, desteklediği yaşam şekli ve kılık kıyafet ile hiç ilgileri yoktu. Gazete aracılığı ile kandırdıkları müşterilere şirin görünmek ihtiyacı bile duymamışlardı.
    Gelen müşteriler, çoğunlukla yeni evli orta ve düşük gelir grubundan, ilk yaz tatilleri için bir yıl para biriktirmiş  genç tertemiz insanlardı.
    Açık büfe olduğu gazetedeki reklamda iftiharla vurgulanan akşam yemeği  yoğurtlu makarna, maydanozlu makarna, naneli makarna, ketçaplı makarna, soğanlı patates, sarmısaklı patates, domatesli patates, biberli patates v.s den oluşuyordu.
    Zavallı genç müşteriler 8-10 günlük anlaşma yapmışlardı. Para kaptırmanın burukluğu ve hüznü içindeydiler. Hem gazeteye hem tesise sitem ediyorlardı. Gazeteye güvenin hüsranını yaşıyorlardı.


    Gazete önüne gelen her reklam teklifine balıklama atlamalı mıydı?
    İslami meyanın okurları “gazetem yazıyorsa doğur yazar” inancındadırlar. Gazeteyi  muhatap ve referans kabul ederler. İslami Medya, reklam alırken kasasını, değil okurlarını ön planda tutmalıdır.
    Son yıllarda yine “İslami Medya” ağırlıklı bir bitkisel ilaç furyası başını almış gitmektedir. İslam ile bitkisel ilaçların akrabalığını, bağlantısını çözmekte zorlanıyorum.
    Dindar insanlar, hiç bir dini gerekçe olmamasına rağmen, bitkisel ilaçlara teşne bulunuyorlar. Sağlık tacirleri, İslami medyaya bu nedenle odaklanıyorlar.
    Tacirler, çaresizlikleri ve zaafları istismar etmektedirler.
     Tanıtımlar ve reklamlar, ilmi verilerle değil, rivayetlerle yapılmaktadır. İlaçların çoğunun içeriği bile şüphelidir. Bitkisel ilaçlar ülkemizin ciddi ve resmi sağlık sisteminde yer almamakta, istismara açık bir sistemle pazarlanmaktadırlar.
    Ben otuz yıllık bir hekim olarak bu ilaçlardan yararlanmış tek kimseye rastlamadım.
     Bal reklamları da bu kapsamdadır.
    İslami medyayı okurları fisebilillah çalışan hizmet kuruluşları olarak bilmekte, fikir ve inanç dışında bir görev beklememektedirler.
    Okurların güvenini kaybetmektense, kurumlarını kaybetmelidirler.


Yazarın Diğer Yazıları