Gezi-Alkol- Başörtüsü

    Taksim’e gerekçe olarak, Başbakanın sert tavırlarda olduğu gençlerin buna isyan ettikleri, “özgürlük ve saygı” istedikleri ileri sürülmektedir.
    Anlayamadığım, bu gençlerin ve destekçilerinin hangi özgürlüklerinin kısıldığıdır? Buna somut örnek istiyorum.
    Sayın Merve Kavakçı gibi meclisten mi kovulmuşlardır , binlerce başörtülü gibi Üniversitelerden mi atılmışlardır?
    Vaktiyle merdiven altlarında, paspas-çöp odalarında gizlenerek namaz kıldığımız gibi, içkilerini mi gizlemişlerdir?
    Sadece bazı ileri ülkeler gibi  saat 22.00 den sonra içki satışının yasaklanması tasarlanmıştır. Kısıtlanacağı söylenen özgürlük budur.
    Erdoğan, kendilerine Ecevit’in Sayın Merve Kavakçı’ya TBMM’ de yaptığı gibi “HAYKIRMIŞ” mıdır? Ya da Demirel’in “BAŞÖRTÜLÜLER ARABİSTAN’A GİTSİNLER”  çıkışı gibi, ülke  gençlerini ülkeden mi “KOVMUŞ” tur?
    Taksim’de istenen, özgürlük değil, “ARSIZLIK VE ŞİRRETLİK” ayrıcalığıdır.
    Vaktiyle bir genç Aksaray Meydanında  (Antalyalı Deniz Baykal olduğu söylenir) Başbakan Menderesin yakasına yapışarak “Özgürlük İstiyorum” dediğinde, Menderes;


    -“Sen Başbakan’ın yakasına yapışıp sarsıyorsun, daha hangi özgürlüğü istiyorsun” demişti.
    Gezi terörünün başladığı günlerde Antalya’da idim. Antalya’nın duvarlarına adım başı Sayın Başbakan’ın annesini hedef alan yüz kızartıcı küfürler yazılmıştı.
    Özgür olmadıkları söylenen gençlik ve istenen özgürlük bu mudur? Özgür olmadıklarında(!) bunu yaptıklarına göre özgür olduklarında ne yapacaklardır.
    Güya AKP’ ye yakın duran bazı eski tüfek solcular ile onlara özentili dindarlar da “ÖZGÜRLÜK VE SAYGI”  tamtamları yapmaktadırlar.
    Bu kişilere tekrar soruyorum. Somut örnek istiyorum. Hangi özgürlüğünüz kısıtlanmıştır?
    Hükümet -denge adına- daha başörtüsü özgürlüğünü bile getirememiştir.  Bu konuda kimseden de gık çıkmamakta/çıkamamaktadır. Bu sessiz kalmada “GEZİ” cilerin şirretliğini kaşımamak, kışkırtmamak özverisi vardır.
    Ben 70’lerde Üniversite okudum. ‘ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ’ ın anlamlarını çok iyi bilirim. “ÖZGÜRLÜK” Rusya’ya SOVYET OLMAK,  “BARIŞ” ise “SAVAŞ-SALDIRMA AYRICALIĞI” anlamı taşır. Dinozor sözlüğünden çıkardıkları bu kavramları yeniden piyasaya sürmüşlerdir.
    Taksim olayı asla bir “ÇEVRECİLİK” olayı değildir. İnsanları aptal yerine koyamazsınız. ÇEVRECİLİK’ le başlayan gösteriler, anlayışla karşılandığında, büyümeyeceğini sanmak da tam bir saflıktır. Belki hükümet iyi bir istihbarat ve manevra ile bu isyanı erteleyebilirdi, ama isyan mutlaka yaşanacaktı.
    Taksim, ERDOĞAN’A DEĞİL TÜRKİYE’YE AÇILMIŞ BİR SAVAŞTIR. TÜRKİYE ATEŞE VERİLMİŞTİR.. Bunu herkes, özellikle gösterilere alet olanlar iyi anlamalıdırlar. Yangın akılcı yöntemlerle söndürülmelidir


    Taksim, Almanya liderliğinde topyekûn Batı’nın Türkiye’ye açtığı bir savaştır. Bir Amerikan atasözünü hatırlatmak isterim.
    “Bir arslanın komuta ettiği koyunlar , bir koyunun komuta ettiği arslanları  yener” Erdoğan’ın tavırlarına bu gözle bakılmalıdır.
    Birkaç gün önce Alman Gazeteleri’ nin başlıkları şöyleydi.
-Die Tagespost: “TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİ İMKANSIZ”
-Westdeutsche Allgemeine Zeitungise: “EKONOMİK MUCİZE ANİDEN SONA EREBİLİR
- Deutsche Welle: TÜRKİYE İÇİN UMUT KALMADI.....
    Hey! TÜRKLER, Taksim,  çiçek-böcek-özgürlük olayı değil, HALA ANLAMADINIZ MI?


Yazarın Diğer Yazıları