HOMOEKONOMİKUS TÜRKLER

Milletlerin enerjilerinin taştığı kabına sığmadığı coşkun sular gibi çağladığı dönemler oluyor. Bazen da kabına çekildikleri, sessizleştikleri, içine kapandıkları enerjilerinin tükendiği dönemler oluyor.
Milattan önce I. Yüzyılda kurulan Romalılar öyle enerji doluydular ki
Bütün Güney Avrapa'yı istila ettikleri gibi hızlarını alamayıp Orta Doğu ve Kuzey Afrika'yı da egemenlikleri altına aldılar. Ulaşımın çok ilkel vasıtalarla yapıldığı  devirlerde  alınan mesafe düşünüldüğünde o dönem insanlarının ne büyük enerjiyle dolu oldukları anlaşılır.
Hz. Peygamberle birlikte İslam'ın ilk devirlerinde  Araplar öyle bir aşkla şevkle doldular ki Çin'den İspanya'ya Yemen'den Rusya içlerine kadar olan bir coğrafyaya İslam'ı ulaştırdılar. Deve ve atlarla bu fetihlerin nasıl yapıldığı bu uzak diyarlara nasıl ulaşıldığını anlamakta insan akılı zorlanır.
Arapların sessizleşip durgunlaştığı 10. Asırdan itibaren İslam'ın fetih bayrağını devralan atalarımızın enerjik dönemleriydi. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçukluları ve ardından Osmanlı atalarımız Hint okyanusundan, Viyana kapılarına, Hazar denizinden ta Atlas okyanusu kıyılarına dayandılar.
16. asrın sonlarında enerjimiz tükendi, durgunluk, suskunluk, sakinlik  galebe çaldı.
Artık, Avrupa'nın  saldırma dönemiydi. Kader böyle işliyordu. Biz adım  adım gerilerken kabına sığmayan Avrupa milletleri “Güneş Batmayan” imparatorluklar kurdular. Avrupalılar adeta çıldırmışlardı. Okyanusları aştılar, Afrika'yı dolaştılar, dünyayı talan ettiler, kıtaları yağmaladılar, ülkeleri bitirdiler. İnsanlık tarihi böyle yıkım görmemişti.
Batılıların hırsla, vicdansızca sömürmeleriyle bazı kavimler, hayvanlar ve bitki nesilleri yeryüzünden silindiler. Kıtalar çöle döndü, kutuplar eridi, küresel ısınma felaketiyle gezegenimiz kıyametin eşiğine geldi.
Avrupalıları bu derece hırsla, açgözlülükle, tamahla dünyaya saldırtan neydi?
Avrupa insanının “HOMOEKONOMİKUS” olmasıydı.
Hep kazanmaya odaklanan, şefkat, merhamet, vicdan,  diğergamlık, fedakarlık  gibi hasletleri kaybetmiş insan tipidir homoekonomikus.
Hızla kalkınma sürecine giren, tekrar enerjik periyoda girdiği izlenimi veren günümüz Türkiye'sinde ciddi bir “HOMOEKONOMİKUS” laşma tehlikesi izleniyor.
Türkiye kalkınıyor ama değerlerini kaybederek.
Yerde yatan dilencinin yanından umursamadan geçen, bir  masuma şahitlikten kaçınan, şiddete tanık olup ayırmayan, hatta başım belaya girmesin diye yüzünü çeviren, sıcak komşuluk ilişkilerinden kaçınan, hatta komşularını  tanımayan, , geniş aile yaşantısından içe kapalı çekirdek ailelere dönüşen, aklını işi ile bozmuş, hırslı, sürekli daha fazlasını isteyen, kazanmaya odaklanmış, trafikte bile hep saldıran insanlarımız toplumumuzdaki ciddi bir “HOMOEKONOMİKUS” laşmanın belirtileri.
Etrafınıza göz attığınızda “Hep Kazanmaya Odaklanma”nın, “HOMOEKONOMİKUS” laşmanın  korkunç boyutlara eriştiğini göreceksiniz.
Değerlerimizi kaybettikten sonra kazanılanların bir anlamı olabilir mi?


Yazarın Diğer Yazıları