Kabe ve Para

DİB Başkanı Görmez, “Günümüzde hac vazifelerinin lüks hac, VIP hac, otel tipi hac tipine dönüştüğünü belirterek, "İslam dünyası, 'Kabe manzaralı' odalardan bahseder oldu. Hatta Kabe manzaralı devre mülkler satılıyor. Bu hac ibadetiyle, Hazreti İbrahim'in, İsmail'in, Rasul-u Ekrem'in bütün insanlığa armağan ettiği o büyük Menasik-i ruhaniyle ne kadar bağdaşıyor. Bu nereye varacak. Bunun üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Tavaf ediyoruz, tavafta hac ibadeti yapan insanların bir kulağında telefon, bir gözünde kamera. Bu, haccın mahiyetini nereye kadar götürecek?'' demiş.
Ayrıca “İnanç turizminin bizim medeniyetimize ait bir kavram olmadığını ifade eden Görmez, ''Karşımızda bizi bekleyen en önemli tehlikelerden bir tanesi, haccın bir inanç turizmine dönüşmesidir" şeklinde konuşmuş.


Hacca gittiğim zaman, çarşılar, tezgahlar ve  dükkanları Kâbe’ye aşırı derecede  sokulmuş buldum.
Kâbe’ye giderken çarşıların, dükkanların dizildiği caddelerden geçiyoruz.
Vitrinlerin, işportacı ve seyyar satıcıların, gürültüleri arasından daha tam sıyrılmamışken, birdenbire Kâbe ile  yüz yüze geliyorsunuz.
Oteller ve altlarındaki alışveriş merkezleri de Kâbe’ye manevi atmosferi zedeleyecek kadar çok  sokulmuş durumdaydılar.
Kâbe’nin etrafındaki tabii vasat korunmalı, dağlar, tepeler, tarihi yapılar kutsallaştırılmadan, doğal halleri ile muhafaza edilmeli idiler. Bin yıl, on bin yıl önce yaşananları, o dönemlerin manevi havasını, yeniden yaşamanız, hissetmeniz anlamaya çalışmanız için Kâbe çevresinin doğal hali korunmalı idi.
Safa ve Merve tepeleri mermerlerle boğulmuşlar, verniklenmişlerdi. Plastik bir ortam hissi veriyordu. Daha tabii bir koruma şekli tercih edilemez miydi?
Kâbe başka hiç bir dinde rastlanmayan ölçüde “sade” bir sembol. Bu sadelik size semavi dinlerin son merhaleye ulaştığını, İslam’ın ne kadar modern bir din olduğunu, fısıldıyor. Sadelik sizi dünyadan alır, kainatla buluşturur. Geometriden, boyadan, şekilden, sanattan,  tabiattan ve insan eliyle  olan her şeyden uzaklaştırıp Allah’a yaklaştırıyor.
Kâbe‘nin sadeliği  etrafına da  yansımalı Kâbe çevresinde de sadelik esas olmalıydı. İnsanı dünyaya yönlendiren, dünyaya götüren, dünyayı çağrıştıran her şey Kâbe’den uzak olmalıydı.


Hac konaklama tesisleri sade, temiz, bakımlı, sessiz, huzurlu, mütevazi olmalı, ama özellikle lüks ve israf yarışı yaratmamalıdır. Para ve dünyevi rütbeler Kâbe’nin etrafına fazla sokulmamalılar.


Kâbe’nin etrafı  çepeçevre en azından beş yüz metre çapında boş tutulmalı, Kâbe’ye varırken Adem, İbrahim, İsmail Aleyhisselamlar ile Hacer Validemiz, Peygamberimiz (A.S.) ve Ebubekir, Ömer, Osman, Ali (R.A.)  ların ayak seslerini ve manevi iklimlerini hissetmeye çalışmalısınız.  Bu iklimin içine otel, yıldız, kamera, telefon ve diğer kavramlar sızmamalılar!


Yazarın Diğer Yazıları