Muhteşem İntikam

GALATA TÜRKLERİ ile TÜRK’ lerin Osmanlı telakkisi farklı ve taban tabana zıttır.
Çünkü bu iki kesimin beslendikleri kültürel zeminler farklıdır.
GALATA TÜRKLERİ’nin görüşlerinin temellerini azınlık ve yabancı okulları oluşturur. Onlar, bu okullarda ders aldıkları, çoğu misyoner olan hocalarının, “OSMANLI” hakkındaki görüşlerini taşırlar.
Azınlık ve yabancı okullarında zorunlu sabah ve akşam ayinlerine katılarak tahsil gören bu insanlar, etkileyip oluşturdukları paralel bir aydın grubuyla, bir lobi oluşturarak,  Türkiye’nin son 200 yılının belirleyicisi olmuşlardır.
Bunlardan biri olan ÇYDD Başkanlarından Türkan Saylan, Türk Tarihi için  "Biz Türkler hep akın etmişiz; yakıp yıkmışız, başkalarının yaptıklarını yakıp yıkmışız. Şimdi kendi yaptıklarımızı yıkıyoruz. Nedir bu alışkanlık?” demişti.  
    
TÜRK’ler:
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: ilerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle..

derlerken ,”gaza ve cihad” la dünyaya adalet götürmekle, iftihar ederlerken GALATA TÜRKLERİ “AK TOLGALI BEYLERBEYİ” ni  de”  “TUNA’DAN GEÇEN KAFİLELERİ” de yakıp yıkan yağmacılar olarak görmüşlerdir.
TÜRK’ler için Niğbolu,  Kososva, Mohaç, Preveze,, Zigetvar, Estergon birer zaferken GALATA TÜRKLERİ için birer yağmadır.
İçinden yetişip geldikleri, parçası oldukları bir dünyayı vaktiyle “yağmalamış” olanlardan fırsat ele geçtiğinde intikam alınmalıdır.
“Muhteşem Yüzyıl” böyle intikam duygularının eseridir.
Her fırsatta Osmanlı”ya ve onun temsil ettiği değerlere saldırmak aşağılamak, alay etmek, hakaret etmek alışkanlıkları haline gelmiştir.
Bu çevreler eleştiri ve aşağılamanın dozunu zaman zaman kaçırmakta, infiallere sebep olmaktadırlar. Birkaç yıl öne bir acuze-i şemta başörtüsü için ”Sümerli hayat kadınlarının kıyafetidir”  şeklinde bilimsel(!) değerlendirme yapmıştı.
GALATA TÜRKLERİ’nin hakaret ve aşağılamaları  her nedense hep bilimdir ve gerçeklerdir, bilim onların tekellerindedir(!).
Osmanlı Sarayını bir entrika ve cinsellik yuvası olarak hayal etmek, hayaller üretmek, bu çevrelerin eskiden beri en merak saldıkları konulardan biridir.
Harem adı üstünde “mahrem” dir. Mahrem esrarengizdir. Esrarengiz bir alanda çarpıtmalar yapmak çok kolaydır. Haremi, Osmanlıyı vurabilecekleri bir yumuşak karın olarak görmüşler, hanedana harem üzerinden yüklenmişlerdir.
Elbette “Osmanlı” nın da, Padişahların da hataları vardır. Zaten hata yapmasalardı zeval bulmazlardı.
Osmanlı da, padişahlar da eleştirilmelidir, eleştirilebilmelidir. Hatta Osmanlı dönemini eleştirmek günümüzdeki sorunları aşmak için de bir zarurettir.     
Ancak, eleştiri yapılırken objektiflikten uzaklaşmak, işi hakaret ve aşağılamalara vardırmak herhalde tepkileri de beraberinde getirecektir.
Düzeysiz eleştirilerinize tepki gördüğünüzde de, bu tepkilere hazımlı olacaksınız. Biz sanat yaptık neden tepki görüyoruz? demeyeceksiniz.
Hamama giren terler!


Yazarın Diğer Yazıları