Sarıkamış-Silivri

Sarıkamış bir savaş değildir. Sarıkamış bir katliamdır, faciadır. Olayın vahametini katliam ve facia kelimeleri bile karşılayamaz.
Sarıkamış'ı anlamak için resmin bütününe bakmak lazım, pazılın tek parçasını gösterip “Destan”, “Kahramanlık” ,“Türkün Büyük Zaferi” tanımlamaları yapmak “TÜRK” leri hala “saftirik” yerine koymaktır.
I. Dünya savaşına masumane sebeplerle girmedik. Bugün “Silivri” deki zihniyetin geriye doğru uzantıları olanlar tarafından bu savaşa zorla itildik.
 Olayın başı daha da gerilere gider.


 “Silivri Zihniyeti” Abdülaziz'i darbe ile katledip oyuncakları Murat'ı tahta geçirdiler. Murat gerçekten “oyuncak” olduğundan tahtta 2 ay kalabildi, yerini zorunlu olarak Abdülhamid'e bıraktı. Abdülhamid'i manipüle edemediklerini gören “Silivri Zihniyeti” çıldırdı. O'na iktidarı dar edip ,bu kez 1908  darbesini yaptılar.
Abdülhamit kendine darbe yapanlara “10 yıl bile yönetemeyeceksiniz” demişti.  
Yönetemediler.


Ekonomiyi aynen 28 şubatta olduğu gibi dar boğaza soktular.
Almanlardan kredi dilendiler.
Almanlar, “5 Milyon Altın” kredi vermeyi, “fedailik” şartıyla kabul ettiler.
Sarıkamış Almanlara fedailikti.
Sarıkamış, Alman askerinin canını kurtarmak için, Anadolu çocuklarının ekin gibi biçtirilmesidir. Ruslar Sarıkamış cephesine yoğunlaşınca Almanlar Rus cephesinde nefes aldılar.


Alman hayranı Enver, cephe komutanlığına atadığı Harbiye'den  Hocası Hasan İzzet Paşa'nın, “kışın o bölgede savaş yapılamayacağı” uyarılarını dinlemedi. Hatta hocasına “Hocam olmasan seni idam ettirirdim!” dedi. Yanındaki Alman subaylarının pohpohlamaları gözünü döndürmüştü. Cephe komutanlığını bizzat üstlendi.


Savaş  sonunda bir Rus General, esir Türk subayına “Sizin içinizde bu şartlarında savaşılamayacağını anlayabilecek akıllı biri yok muydu?” dedi.
Savaş 22 Aralıkta başladı 17 ocakta bitti. Resmi kayıtlara göre bu 25 günde 109.274 kayıp verdik.
Sarıkamış faciası 80 yıl “Silivri Zihniyeti” nce  sansürlendi, halktan gizlendi, çünkü utanç vericiydi.  90' lı yıllarda ufak tefek gündeme gelebildi.
Kayıplarımızın çoğu donarak, diğer kısmı ise tifo, tifüs salgınları ve açlık nedeniyleydi. Çarpışabilenler çok azdı.
 Savaş sonunda Enver yargılanmamak için bir Alman gemisi ile bir gece yarısı İstanbul'dan kaçtı.


Kayıpların sayısı önüne  konduğunda ise “Nasılsa ölmeyecekler miydi? demişti.
Savaşa katılanların anılarından bazı cümleler......
ASKER DİZ BOYU KARLI ORMANLARDAYDI....
KOLORDU GECE YARISINA KADAR KUR'AN OKUDU  VE DONARAK SUSDU!
KAR KEFEN GİBİ ÜZERLERİNİ ÖRTMÜŞTÜ...


AÇ, YARALI VE KARLAR İÇİNDEYDİLER
SOĞUKTAN ETLERİ DÖKÜLÜYORDU, KİMİLERİ  ÇILDIRMIŞ KARLARI KEMİRİYORDU    
SAVAŞ SONRASI KÖPEKLER İNSAN ETİ YİYEREK DOMUZ GİBİ OLMUŞ, YAMYAMLAŞMIŞLARDI...    
YÜZ METRELERCE UZUNLUĞUNDA CESET YIĞINLARI VARDI.....
“Silivri Zihniyeti” nden bir politikacı yakın zamanlarda “Analar ağlarsa ağlasın, açılım yapılmasın” derken Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Başkanı  “Kimle görüşeceklerse görüşsünler, ne yapacaklarsa yapıp bu terörü bir an önce bitirsinler” dedi.
“Sarıkamışlar” düştüğü yeri yakıyor, “Silivri Zihniyeti”ni  nedense yakmıyor!
 


Yazarın Diğer Yazıları