Türkiye Asla Savaşmamalı!

Yavuz  Selim Han, hazineyi ağzına kadar doldurmuş ve “Bundan böyle kim hazineyi  ağzına kadar doldurursa kendi mührüyle mühürlesin, kim ki dolduramazsa benim mührümle mühürlesin” demişti.
Yavuz’dan sonra bir asır  bile geçmeden, 1584 tarihinde, Türk Ekonomi Tarihi’nin ilk ciddi devalüasyonu yapılmıştır.
1584 den itibaren Türk ekonomisi sürekli geriledi. Yavuz zamanındaki  gücüne bir daha erişemedi. Sürekli irtifa kaybetti.
Ekonominin gerileyişine çareler arandı. Yöneticiler değiştirildi. İlim adamlarından raporlar istendi. Bunlardan biri olan Koçi Bey çözüm için padişaha sunduğu risalesinde:
“Velhasıl Osmanlı saltanatının şevket ve kudreti asker ile, askerin ayakta durması hazine iledir. Hazinenin geliri reaya iledir. Reayanın ayakta durması adalet iledir.” demişti.
Yani, devlet ordu ile ayakta durur. Ordu hazine (ekonomi) ile, hazine bol gelirli, zengin vatandaş ile, vatandaş da adalet ile ayakta durur, diyordu.
Güçlü orduya, güçlü ekonomiye,  tam adalete vurgu yapmıştı.  Vatandaşın parası varsa hazinede de para olur diyerek “serbest piyasa ekonomisi”ne parmak basıyordu.
Koçi Bey’in programına ne kadar uyuldu bilemiyoruz. Ne var ki ekonomide toparlanma olamadığı bir gerçek.
Ardı sıra, Köprülüler, Lale Devri, Tanzimat, Islahat, Meşrutiyetler, reformlar  yaşandı.
Yine de ekonomide beklenen toparlanma gerçekleşemedi.
Cumhuriyet kurulduğunda Fert başına düşen Milli Gelir 50 dolardı. 1950 de 190 dolar,1960 da ise 520 dolar olabildi.
Milli gelir 27 yıllık tek parti döneminde (CHP) sadece140 dolar, 10 yıllık Menderes döneminde ise 300 dolar artmıştı. Ama hala hazine boştu, Türkiye’nin ismi de “az gelişmiş  ülke” idi.
1983 de Özal iktidar olduğunda Milli gelir 1540 dolar, bir yıllı ihracatımız ise 2.9 milyar dolardı.
Özal uyguladığı “serbest piyasa ekonomisi” programı ile Türk ekonomisinin 400 yıllık kaderini değiştirdi. “serbest piyasa ekonomisi” ile aradaki kayıp 10 yıllık Mesut’lu, Demirel’li, Ecevit’li fetret devrine rağmen 2001 yılında bir yıllık ihracat 30 milyar dolara ulaştı.
AKP’nin de “serbest piyasa ekonomisi” programına sadık kalarak  tavizsiz, kararlı cesur uygulamaları ile 2011 de ihracat 130 milyar dolara ulaştı. Fert başına düşen milli gelir ise 10 000 doların üzerine çıktı.
Türkiye,  Özal’ın “serbest piyasa ekonomisi” ile 400 yıllık ekonomik gerilemesini durdurmuş, üstelik kalkınma, atılım, yükselişe geçirmiştir.
Türkiye’nin kalkınması, zenginleşmesi, Türkiye ile aynı kaderi yaşayan 50 İslam ülkesi için de model olmuştur. İslam dünyasındaki ekonomik gerilemenin nasıl çözüleceği de anlaşılmıştır.
Ekonomik gerilemenin çözümü devrim, ihtilal, reform, sosyalizm v.s ile değil, sadece “ekonominin doğal kurallarını hayata geçirmek” le oluyormuş.
Türkiye kalkınmada belli bir ivme yakalamış olmakla birlikte nihai hedefe ulaşmış değildir. Türkiye’nin nihai hedefe ulaşması kendisi ile birlikte İslam Dünyası’nın kaderini de değiştirecektir.
Türkiye’nin nihai hedefine ulaşmasındaki en büyük handikap, bulaşacağı bir savaş olacaktır. Muhtemel bir savaş hızla hedefe koşan Türkiye’yi tökezleteceği gibi, İslam ülkelerinin de onlarca belki yüzlerce yılına mal olacaktır.
Türkiye, ekonomisini yönetmedeki dikkat ve titizliğini, “TUZAKLARA ÇEKİLMEME” konusunda da göstermek zorundadır!


Yazarın Diğer Yazıları