Yavuz Ve Aleviler

            3. köprünün isminin Yavuz  olması bazı çevreleri ajite etti.
    Yavuz, GALATA TÜRKLERİ' nin en hoşlanmadıkları padişahtır. Yavuz'un İslam'a sıcaklığı, onların soğukluklarının nedenidir.
    Yavuz öldüğünde Papa günlerce sevinç çanları çaldırmıştır.
    Devrinin ünlü şairi Kemal Paşazade, yazdığı mersiyede “İkindi güneşi gibi idi, ömrü kısa, gölgesi çok uzun oldu” demişti.
    Yavuz'un gölgesi o kadar uzun oldu ki GALATA TÜRKLERİ'nin üzerine kadar uzandı.
    Yavuz günümüzde dünyanın en zengin petrol yataklarının bulunduğu  bugün üzerinde 20 ye yakın devletin olduğu bir coğrafyayı fethetmişti. Ondan dört asır sonra gelen GALATA TÜRKLERİ' nden  Başbakan  Mahmut Şevket;
    “KUVEYT ve KATAR gibi ÇÖLDEN İBARET İKİ ÇÖL KAZASI İÇİN İngiltere ile ihtilaf çıkaramazdık. Bu ehemmiyetsiz topraklardan NE GİBİ BİR İSTİFADEMİZ olabilir.” diyecek kadar çapsız ve basiretsizdi.(1)
    Yavuz, sekiz yıllık iktidarının yedi yılını saray dışında, cephelerde geçirdi..
    Saraydan çıkmayan padişahlara, sarayda alem yaptı, eğlenceyle hayatını geçirdi diyen GALATA TÜRKLERİ, Yavuz içinse İstanbul'da hiç durmadı, neden İstanbul'un köprüsüne ismi veriliyor  diyorlar.
    GALATA TÜRKLERİ'nin Yavuz için en sık ileri sürdükleri suçlama bir Türk' le, İsmail' le savaşmasıdır. Türk'le savaşmak suçsa, neden sadece Yavuz suçludur? Irkçılık illetine tutulan GALATA TÜRKLERİ o devir insanlarının etnik terimlerle düşünmediklerini anlayamıyor, bu hastalığın Yavuz'dan üç asır sonra yeryüzünde görülmeye başladığını kavrayamıyorlar.


    Yavuz'u bir Türk'le savaştığı için kınayanlar, İsmail'in İran'daki  Türk Akkoyunlu devletini yıkmasını, hem Yavuz'la, hem de diğer bir Türk Padişahı olan Özbek Sultanı Yeşilbaş'la (Şeybek Han) savaşmasını ve onu tarih sayfasından silmesini görmezden gelirler.
    Osmanlı Hanedanı için o devirlerde en büyük tehdit doğudan geliyordu. Timur hadisesi Hanedan' ın genetik hafızasında derin yara açmıştı. Anadolu Türk Beyleri, Ankara savaşında, Osmanlı'yı terk ederek, Timur saflarına geçmişlerdi. Yavuz'u Çaldıran'a götüren en büyük sebep hanedanın genetik hafızasına kazınan  bu ihanetti. Çaldıran saldırı değil, korunma refleksiydi.
     İsmail, dini veya insani sebeplerle değil, tamamen cihangirlik uğruna Osmanlıya saldırmıştı. O devirlerde tüm dünyada özellikle Anadolu'da  Alevi İslam ile Sun'i İslam arasında inanç, ibadet, yaşam, düşünce açısından pek az bir fark vardı. Dini bir sorun ve gerilim de yoktu.
    Yavuz' la İsmail, mezhebi değil, siyasi nedenlerle kapıştılar. Yavuz “Alevilikle” değil İsmail' le savaşmıştır.
    İsmail, cihangirlik uğruna mezhebi istismar etmiş, devlet ideolojisi haline getirmiştir. Emeviler sonrası, sekiz asır boyu küllenmiş, sönme noktasına gelmiş olan mezhep gerilimini yeniden alevlendirmiş, günümüze kadar da bu ateş söndürülememiştir.
     İsmail'in  amacı, Osmanlı' yı, Timur'un Ankara'da yaptığı  gibi imha etmekti. Ancak bu kez doğunun Şah'ı sert kayaya çarpmış, Çaldıran'da canını zor kurtarmış, cihangirlik hayal olmuştur.
    Yavuz sonrası iki devlet arasında savaş, Kasr-Şirin anlaşmasına kadar fasılalarla bir asra yakın sürmüştür. İran Safevileri, bu savaşlarda Anadolu insanlarını ve Kırım Hanı'nın ordularını ekin biçer gibi biçmişlerdir. 1580' lerde, biteviye 20 yıl kadar süren bu savaşlardaki yürek parçalayan sahneler, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın anılarından izlenebilir.(2)
    Kırım bu kayıplar nedeniyle sendelemiş ve Ruslara yem olmuştur.
    Yavuz'un bir köprüye isminin verilmesi, onun ülkeye kazandırdıklarının yanında çok küçük bir jesttir. Onun çapı  köprülerin çok üstündeydi.

(1)- Âdem Sarıgöl- Harbiye Nazırı Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın Günlüğü IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2001- s. 65
(2)-Şeca'atname. Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferi (1578-1585). Asafi Dal Mehmet Çelebi. Çamlıca Basım Yayın.2007


Yazarın Diğer Yazıları