EFENDİMİZİN (S) AHLAKI EN BÜYÜK MİLLİ GÜCÜMÜZDÜR

Dinin en temel hedefi; insanı, Allah'ın dışındaki tüm köleliklerden ve bağlarından kurtararak gerçek manada özgür kılmaktır. Özgürlük insanın Allah dışında hiçbir varlığa karşı yükümlülük taşımaması halidir.

 

Şunu unutmayalım ki, insanlık hayatının zaman akışı bizlere çok farklı davranış şekilleri, çok farklı ahlaki anlayışları telkin edebilir. Nihayetinde bugün içinde bulunduğumuz adına modernite denilen yaşam tarzı bizlerin geleneksel yaşam anlayışımızın ve Efendimiz'in (sav) şahsında teneffüs ettiğimiz ahlaki kimliğin çok dışında bir telkinde bulunmakta, ruhumuzu zedeleyen, gönlümüzde yaralar açan bir takım davranışların çevremizde hayat bulduğuna hatta kendi varlığımızda neşet ettiğine tanık olmamıza neden olmaktadır. Ama şunu hiçbir zaman unutmamalıyız ki içinde bulunduğumuz çağın insan ruhunu zedeleyen, gönlünü yaralayan, insan varlığımızın fıtratını tahrip eden tüm yaklaşımlarına karşın bizlerin hep bir selamete, huzura, güvenliğe erişme umudumuz ve beklentimiz vardır.

 

Bizleri kuşatan çağın yangın âlemleri her ne kadar şiddetli olursa olsun nihayetinde Hz. İbrahim (as) için esenlik yurdu olan selim gül bahçesi hemen bizim de yanı başımızdadır. Arkamızdan bizi takip eden Firavunlar ne kadar acımasız olursa olsun Hz. Musa (as)'ın önündeki denizin yarılmasına vesile olan asası da yine bizim ellerimiz arasındadır. Biliriz ki yeryüzü tufan olsa bir dağın başında Hz. Nuh'un (as) gemisi misali bir gemi bizi beklemektedir. Bizler velevki ihanete uğradık bir çölün ortasındaki kör kuyulara atıldık. İşte o kuyudan bizi kurtaracak olan kervan biliyoruz ki yoldadır ve bizi Mısır'a sultan yapmak için yaklaşmaktadır.

 

Çünkü yaşadığımız tüm olumsuzluklara, yüreğimizi daraltan bizleri yaşama küstüren tüm karamsar manzaralara karşın bildiğimiz, tanıdığımız, dostluğundan, bize olan muhabbetinden ve sevgisinden asla şüphemiz olmayan gönlümüzün neşesi, ruhumuzun şifası, iki cihan saadet vesilemiz bir Efendimiz (sav) vardır.

 

İşte dostlar yaşadığımız çağın insan doğasına, insan fıtratına aykırı tüm yapısal özelliklerine rağmen bizim hayata tutunmamıza, her şeye ama her şeye rağmen ümit var olmamıza ve sonuçta kurtuluşa erişeceğimize dair bir ümitle son nefesimize kadar yaşam denilen bu amansız savaş meydanında son nefesimize kadar vuruşmamıza vesile olacak olan şey onun varlığı, onun tüm âlemlere rahmet manevi kimliği ve insanlığa rehber, kılavuz ahlaki karakteridir.

 

Bundan dolayıdır ki, bugün özellikle içinde bulunduğumuz şu dünyanın küreselleşme sürecinde sadece bizim değil tüm insanlığın örnek bir insanın kılavuzluğuna, rehberliğine o insanın emniyetli ruh ve düşünce dünyasında yeniden kendi insan kimliğini gerçekleştirebilmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle günümüz Müslümanının imani sorumluluğu ve peygamber sevgisi sadece kendi varlığını selamete, esenliğe taşımak adına değil tüm insanlığın kurtuluşuna vesile olmak adına yerine getirmesi gereken bir davranış şeklidir. Bu bağlamda diyebiliriz ki günümüzde bir Müslümanın sağlam itikadi değerlere sahip hayat tarzı geliştirmesi aynı zamanda yaşanılan çağda Efendimizin bir varisi olması demektir.

 

Geçmişte yaşamış olan ve insan mutluluğun dair muhteşem eserler veren tüm filozoflar, ideologlar zamanla tarihin karanlık deliğinde kaybolup gitmişlerdir. Ancak bir Hz. İsa (as) babasız doğmuş, kuru ekmekle beslenecek kadar fakir, hiçbir siyasi, askeri ve ekonomik gücü olmayan bir kişi olarak 40 yaşında tebliğ vazifesi almış. Sadece üç yıl gibi bir çabanın sonunda kendisine inanan ve tabi olan sadece 12 kişi ile zamanın en büyük imparatorluğu olan Roma'yı 100 yılda dize getirmiştir. Musa (as) kendi zamanının en süper gücü olarak tanımlanabilecek Mısır Firavunlar yönetimine karşı sadece kardeşi Harun'un yardımıyla kafa tutmuş ve bu medeniyetin sonunu getirecek fitili elleriyle ateşlemişti.

 

Efendimiz (sav) yetim olarak dünyaya geldi. Dedesinin, amcasının himayesinde yetişti. Ve neticede kendisinden 30. Yıl sonra onun söyleminin takipçileri o günün dünyasının en büyük iki süper gücü olan Sasani ve Bizans İmparatorluklarını dize getirdi. Tüm bu örnekler bize göstermektedir ki, insanlar kendileri arasında ruh ve düşünce bağı oluşturan, kendi ahlaki rehberliği ile erdemli toplumlar inşa etme becerisi olan peygamberler vasıtasıyla onların önderliği ile şu yeryüzünde gerçekleştirilemeyecek hiçbir inkılap yoktur.

 

İşte sevgili dostlar bugün yaşadığımız dünyada insanlığın en büyük ihtiyacı olan hem bu dünya hem de ebedi saadet yurduna ilişki rehberlik ancak toplumsal anlamda hepimizin Efendimizin rehberliğinde kendi varlığımız ve şahsımızda bir peygamber ahlakını filizlendirebilmemizle mümkün olacaktır. Emin olun içinde yaşadığımızın zaman diliminde bazı ülkelerin elinde bulundurduğu ekonomik ve askeri imkânlara rağmen en büyük güç ve avantaj hala bizim elimizde bulundurduğumuz insan doğasına, insanın yaratılış gayesine ve insan fıtratına en uygun yaşam tarzı modeli olan Efendimiz (sav)'in örnek ahlaki yapısı ve rehberliğidir. Önümüzdeki yakın süreçte yeniden kurgulanan ve şekillenen dünyamızda hâkim olacak olan medeniyet bu bağlamda insanlığa ihtiyacı olan insan doğasına en uygun ahlaki disiplini ve rehberliği yapabilen bu bağlamda mesajları ve iddiası olan toplumlar olacaktır.


Yazarın Diğer Yazıları