PKK Terör Örgütü Nasıl Biter

Terör, insanın hayatında karşılaşabileceği ve asla kuralı olmayan bir metodolojidir.Terörün masumu veya mazlumu olmaz, olamaz. Olursa mazlum ve masumun fırsat bulunca rol değişmesine teşvik etmiş olursunuz. Türkiye neredeyse son 40 yıldır PKK terör örgütü ve uzantıları ile uğraşıyor.Kalleş örgüt uluslararası siyasi aktörlerin ve silah baronlarının maşası olarak bu topraklarda birliğimize göz dikerek eylem ve katliamlar yapmakta. PKK terör örgütünü yok etmeye yönelik çalışmalar 1984 yılında ilk silahlı eylemlerinin vuku bulmasıyla başladı.Bu dönemden sonra tekrar tekrar saldırıya geçmişler her defasında püskürtülmüş,yıpratılmış geri çekilmeye zorlanmış ama tam olarak yada kısmen yok edilememişlerdir. Bu süre zarfında yeni taktikler beceriler kazanmışlar, dağlardan büyük şehirlere sızılmış, yeni gelir kaynakları ile para akışı arttırılmış, güçlü devletlere sırtını dayayarak arkalarını sağlama almışlardır. PKK'nın asıl hedefi; ülkede siyasi ve güvenlik temelli istikrarsızlık oluşturmaktır. Bu hedefe ulaşmak için de öncelikli olarak elindeki kanlı silahı kullanıyor. Bu nedenle komşu devletlerin özellikle İran ve Irak'ın terörle mücadeledeki asıl hedefleri teröristin elindeki silahı koşulsuz olarak bırakmaya zorlamaktır. Sınırlarımızda ve sınır ötesi operasyon veya harekatlarda güvenlik güçlerimizin başarısı ve devletimizin duruşu uluslararası arenada; izlenmekte ve gözlenmektedir. Güvenlik güçlerimizin terörle mücadeledeki sonuç ve başarı istatistiklerine bakıldığında PKK terör örgütünün dağılma noktasındaki kalleş hamlelerini sergilediğine şahitlik etmekteyiz. Millet ve devlet olarak terör örgütüne karşı çok radikal kararların alındığı bu süreçte, komşularımızın ve müttefiklerimizin bizi yalnızlaştırmaları terör örgütlerine hem açık hem de gizlice lojistik desteğin yanı sıra psikolojik destek sağlayarak bu kanlı örgüt faaliyetlerinin bitmesini istemediklerine de tanıklık etmekteyiz. Bu destekler olduğu sürece PKK terör örgütü sıfıra indirgenir, bitti sanılır ama bir müddet sonra bir yerlerden yine hortlamaya başlar, bitmez. ABD, Irak savaşı sonrası ve Suriye'de ki iç savaşın başlangıçı ile birlikte bu topraklarda bir terör koridoru oluşturdu ve bu koridorun sözde yönetimini de PKK'nın uzantısı olan PYD/YPG'ye verdi. Bu terör örgütüne her türlü lojistik ve eğitim desteğini verdiği gibi meşru bir silahlı güçmüş gibi uluslararası kamuoyu oluşturdu. ABD terör örgütünü Ortadoğu da hem petrol bekçiliği yapması hem de katil bir ordu için beslemektedir.

Peki bebek katili terör örgütünün bitişi nasıl sağlanacaktır? Asıl soru da işte budur. İlk önce örgüt İran ve Irak'ın sınır hattında kendisine yer olmadığını görmeli ve anlamalıdır. Komşu iki ülkenin sınır hattındaki başarılı operasyonlarımız hem net duruşumuzu hem de asla geri adım atmayacağımızı ortaya koymuştur. Bu güzergahlar 7/24 esasına göre kontrol altına alındığı gibi tüm ikmal yolları kapatılmıştır. Örgüt tarafından Irak'ın kuzeyinde bulunan 'güvenli bölgelerin' kullanılmasına, Türkiye askeri, ekonomik ve uluslararası diplomasi dahil bütün olanaklarını kullanarak son vermeye başlamıştır. Irak ve İran'ın devlet olarak, iç savaşın yaşandığı Suriye'de ise uzun süredir burada bulunan uluslar arası aktörlerin; özelliklede müttefikimiz ABD'nin de terör örgütlerine karşı Türkiye'nin göstermiş olduğu hassasiyetin aynısını göstermesi lazım. Sınır komşusu ülkelerde bu hassasiyetin olmaması, 'güvenli bölgelere' sahip olan ve topraklarında bulunduğu ülkelerden de ihtiyacı olan desteği alan terör örgütlerinin varlıklarını koruma, devam ettirme olasılığı her geçen gün artmaktadır. İkincisi ise, örgüte katılımların etkin şekilde kontrol altına alınması ve teröristlerin dağdan inmelerini teşvik edecek tedbirlerin uygulanmasıdır. Teröristlerin beslendikleri kaynakları kurutmak gerekli. Lojistik desteğin kesilmesi ise en zor kısımdır. Zira lojistik destek sadece Türkiye içinde değildir. En önemli nokta mali kaynaklarının ortaya çıkarılarak bu kaynakların kesilip örgüte para akışının durdurulması şarttır.Bunu Türkiye Cumhuriyeti'nin tek başına çalışarak yapması neredeyse imkansızdır. Ancak devletlerin ortak çalışmaları ile gerçekleştirilebilir. Başta Almanya, Fransa olmak üzere kültür derneği adı altında haraç toplayan dernekler kapatılmalı ve bunlara müsaade edilmemelidir. Ayrıca örgütün şu anda kaçtığı ve sığındığı ülke Ermenistan'dır. Ermeniler bu fırsatı değerlendirmek isteyeceklerdir. Kandil'de bulunan propaganda merkezi yok edildi. Şimdi sıra diğer ulusal ve uluslararası bölücü yayıncılarda. Bunu da bitirecek kişiler elbette siyasiler olacaktır. Asker ve emniyet güçleri zaten kaçakçılık, uyuşturucu gibi başlıca gelir kaynaklarını kurutuyor ve örgütün ne durumda olduğunu kuyumcu soygunlarından anlıyoruz. Çünkü gelirleri tükenme noktasına geldi. Şimdi sıra içeride onlara yardım eden, eleman kazandıran, haraç toplayan yada bizzat destekleyenlerde. Bu aşamadan sonra zaten birçoğu teslim olacaktır. Terör örgütünün içinde sadece çok çocuklu ve fakir ailelerin ihmal edilmiş çocukları bulunmuyor. Zengin, ağa çocuğundan tutun, Kanada, İsveç, Norveç ve Avustralya gibi kıtalar ötesinden gelip dağa çıkanlar ve örgütü yönetenler var. Bunun sebepleri araştırılmalı ve karşı eylemler yapılmalıdır. Kriptolu terör yandaşları tespit edilmelidir. Teröristlere açık ve gizli destek veren tüm güçlerle, büyük bir siyasi kararlılıkla mücadele etmek gerekir. PKK'nın mecliste bulunan siyasi tercümanlarını susturmak lazım.Doğu ve Güneydoğu' da eğitimi en üst düzeylere çıkarmak lazım yoksa bu ülkede PKK'nın siyasi uzantıları ile Lawrence'ler çokça boy göstermeye  fitne tohumları ekmeye devam edecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğnan'ın bir konuşmasında "Hizmet eri görünümünde, gazeteci yazar görünümünde terörist görünümünde yeni Lawrence'lerin çabaladığını görüyoruz. Hizmet diyerek, basın özgürlüğü diyerek, bağımsızlık savaşı yada cihat diyerek Sykes-Picot anlaşmalarını yapanlar var." diyerek bu meselenin önemini net bir şekilde ortaya koymuştur. Ekonomik refahı arttıracak yatırımlar yapılmakta, uluslararası siyasi propaganda ve diplomatik girişimler arttırılmaktadır. Ülkemizin jeofizik ve jeopolitik konumundan dolayı (Türkiye Avrasya'dır; yeryüzünde Türkiye kadar jeopolitik konumuyla önem arzeden başkaca bir ülke yoktur. Ticaretin, siyasetin ve askeri stratejilerin geçiş noktasıdır) sahip olduğumuz tüm gücümüzü daha etkili kullanmalı, özellikle müttefikimiz olduğunu söyleyen ülkelere müttefik gibi davranmalarını söylemeli ve bu kararlılığımızı en sert şekilde göstermeliyiz. Teröre karşı ekonomik, siyasi ve uluslararası diplomatik mücadelenin ve terörist ile askeri mücadelenin eşgüdüm içerisinde yürütüldüğü bir dönemdeyiz. Bu arada terör örgütlerinin üye kazanmak adına kullandıkları en büyük kozlardan bir tanesi de yoksulluktur. Yoksullukları sebebiyle hayattan fazla bir beklentisi bulunmayan insanları türlü vaatlerle kandırmaktadırlar. Sözde devletlerini kurduklarında zenginliğe erecekleri safsatası peynir ekmek gibi satmaktadırlar.‘'PKK terörünü kökünden kazımanın yolu askeri yöntemlerden çok halktan geçmektedir.'' Bu coğrafyada meydanı boş bulan ABD'nin çıkarlarına ters düşebilecek tek ülke varsa buda kesinlikle; bu coğrafyadakilerden farklı olarak, ulus olabilme bilincine sahip yegane millet ve devlet olarak TÜRKİYE' dir. O halde bu bilinci kırmak, ülkemizi YÖNETİLEBİLİR, İSTİKRARSIZLIK içinde tutmak ABD'nin esas hedefidir.PKK da bu hedefin taşeronlarından biridir.Yüzyıllardan buyana kardeşçe yaşamış,kederde tasada bir olmuş Anadolu insanı özellikle Cumhuriyet tarihin her döneminde birbirine düşman edilmek istenmiş fakat başaramamışlardır ve BAŞARAMAYACAKLAR. Türkiye'de yaşayan tüm ırklar birbiriyle kardeştirler ve büyük, zengin bir kültür mozaiğinin birer parçasıdırlar. Terör örgütünün ise bir ırkı, milliyeti yoktur .


Yazarın Diğer Yazıları