AŞKA VE DUAYA

Hayat nasıl gidiyor?
Genelde hepimiz karşılaşırız bu soruyla; soru genel olunca cevaplar da genel oluyor. "eh işte, iyi, kötü, ya da gitmiyor" diyoruz. Aslında hayat akıyor, gidiyor bir yerlere de biz duruyoruz: acele etmeden, gayret etmeden, ümit etmeden... Her geçen gün, cinayet, saldırı ve tecavüz haberleri duyuyoruz ve nasırlaşıyor ruhumuz. Kalplerindeki boşluğu kötülükle dolduruyor insanlar. İnanç ve sevgi eksikliği insanları eksiltiyor aramızdan. İnsanlar eksik, onurlar eksik, ruhlar eksik, inançlar eksik sevgi eksik...
Ama ben  "nasılsın" diyenlere hep "iyiyim" diyenlerdenim. Hatta "çok iyi"..
Her zaman iyi olmasam da ...
Hayat daima iyi gitmese de...
Herkes daima iyi olmasa da...
Daima ümitliyim çünkü...
İnanıyorum her şeyin bir gün güzel olacağına...
Evet inanıyorum...
Duanın ve  aşkın gücüne.
Kim ne derse desin umutsuzluğa da düşmeyeceğim...
" Fazla iyimser bir tavır, belki de gerçek dışı; bu devirde böyle şeyler mümkün mü mantıklı olunması lazım" diyenler aklımda en ufak bir şüphe bile oluşturamıyor.
Evet inanıyorum...
Bana saf romantik muamelesi yapanlara da asla prim vermiyorum.
Bütün kalbimle inanıyorum...
Bu bir teori değil; kimseye ispatlayamayacağımı biliyorum.
Bu bir izm değil; yandaş bulmayacağımın farkındayım.
Peki, bütün bunlar umurumda mı? Hayır...

Bu ülkede yaşıyor olmama rağmen hala insanların inançları ve düşünceleri konusunda özgür olmaları taraftarıyım. Kimse benim gibi düşünmek ya da yaşamak zorunda değil. Kimse benim inandıklarıma inanmak zorunda değil. İnsanların farklı şeyler düşünmesi konusunda günümüz tabiriyle "large" bir tavrım var. Başkalarının ne düşündüğü ya da benim gibi düşünüp düşünmemeleri beni etkilemiyor; ilgilendirmiyor, iknaya çalışmıyorum.

Duanın ve aşkın gücüne inanıyorum.
Güveniyorum, kalbimdeki inanca; çünkü beni hiç yarı yolda bırakmadı.
İnanıyorum aşkın ve duanın gücüne, çünkü beni hiç yanıltmadı.
Şimdi açıklayayım; anlatayım...
Biliyorum ki anlamak isteyenler anlayacak...
Çoğu kişiye de fazla iyimser gelecek; belki fazla romantik belki de safiyane...
İnsanları hayatın koşullar değiştirebilir; ama duygularını ve inançlarını değiştirmemeli. Başımıza kötü şeyler gelebilir ama insanlara güvenimizi kaybetmemize sebep olmamalı. Birilerine kızıp kötü insan olmamalı kimse. Bugünlerde çok iyi haberler almıyorum. Umut verici gelişmeler yaşamıyorum. Ama inancımı kaybetmedim henüz; yani daha ölmedim. Her doğan gün yenilenen dünyanın habercisi ve her gülümseyen yüz yeni bir umuda gebe... Ve inanıyorum ki insan kendi hayatını güzelleştirmeye muktedirdir. Ve sadece güzel bir dilek ve temiz bir yürekle kazanılacak çok şey vardır daima.

Evet, duanın ve aşkın gücüne inanıyorum.
Duaya inanıyorum çünkü hayatın ve kâinatın tümünü asla bilemeyeceğim ama bu bilinmezlikleri çok iyi bilen biri var ve ben ona duayla sesleniyorum.  Aşka inanıyorum çünkü hayatın kendisi sevmekle emek vermekle ve sadakatle güzel. Aşk iki insana hapsedilmeyecek kadar ulvi. Aşk bazen bir babanın emektar ellerinde, bazen bir annenin gözyaşlarında. Dua bugünümü ve yarınımı garantilerken aşka olan inancımla süslüyorum düşüncelerimi.

Ya siz?
Söyler misiniz?
Hayat nasıl gidiyor?
Siz hayatı kendine mendil edenlerden misiniz?
Hayatı başkalarına zehir edenlerden mi?
Yoksa ümit edip aşkın ve duanın gücüne inananlardan mı?

SATIŞ BİR SANATTIR...
 
Diplomatın biri, fakir bir adamın yanına gider ve "Oğlunun evlenmesini sağlayabilirim" der.
- Oğlumun hayatına asla karışmam...
- Ama kız Lord Rothschild'in kızı...
- Haag! O zaman başka...
Diplomatın ikinci durağı, Lord Rothschild'in yanıdır.
- Kızınız için bir kısmet buldum Lord'um..
- Benim kızım evlenmek için henüz çok küçük...
- Ama bu delikanlı hâlihazırda Dünya Bankası Başkan Yardımcısı...
- Bak o zaman başka...
Diplomat, Lord'un yanından ayrıldıktan hemen sonra soluğu Dünya Bankası Başkanı'nın yanında alır.
- Size başkan yardımcısı olarak tavsiye edeceğim, çok iyi bir delikanlı var.
- Şu an zaten ihtiyacımdan çok başkan yardımcım var, gerekmez...
- Ama bu çocuk Lord Rothschild'in damadı...
- Bak o zaman oldu... Gelsin başlasın...


Yazarın Diğer Yazıları