Başkasının günahına hiç ağladınız mı?
Hani namazın vaktini bile bile geçirene…
Hiçbir özrü yokken oruç yiyene…
Kalp kırana…
Cinayet işleyene…
Eşine şiddet uygulayana…
Çocuklarına bakmayana…
Annesine babasına asi olana…
En yakın dostunun cenaze namazına katılmayana…
Sorular burun direklerinizi sızlatıyor değil mi?
Peki dişlerinizi sıkacağınız bir konu daha.
Düşünün ki çok yakın bir dostunuz var.
Geceniz gündüzünüz beraber.
Ya da mesai arkadaşınız.
Hiç beklemediğiniz bir günde vefat ediyor.
Ne yaparsınız?
Doğal olarak üzülür,gözyaşı döker,
son görevinizi yerine getirmek için cenazesinde
bulunursunuz değil mi?
Elbette ki öyle yaparsınız.
O halde şimdi şu haberi dikkatlice bir okuyun
“10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer,
eşi Semra Sezer ile birlikte
Yargıtay’dan arkadaşı olan
Burhan Özdural’ın cenazesine katıldı.
Öğle namazını müteakip Kocatepe Camii’nde
kılınan cenaze namazına katılan Sezer’in,
cenaze namazını kılmaması dikkat çekti.
Cenaze namazının ardından Sezer,
cenazeye katılan vatandaşlar ile sohbet etti.
Basın mensuplarının sorularını yanıtlamayan Sezer,
ardından eşi Semra Sezer ile birlikte
Kocatepe Camii’nden ayrıldı”.
İsterseniz dönüp haberi bir kez daha okuyun.
10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer,
arkadaşının cenaze törenine katılıyor,
ancak namazını kılmıyor.
Hani bir Uhud sevabı verilen cenaze namazını…
Sorulara cevap vermeyen yapısıyla da tanınan
eski Cumhurbaşkanı Sezer’e sormak isterdim.
Cenaze törenine abdestsiz mi geldin?
Cenaze namazının kılındığı yer kamusal alan
olduğu için mi namaz kılmadınız?
Namaz kılmayı mı bilmiyorsunuz?
Biliyorsun da namaz mı kılmıyorsunuz?
Farzı kifâye olduğu için üzerinizden
sakıt olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Ne biliyim ben başkasının günahına üzülüyorum.
Arkadaşının namazını dahi kılmamak,
kılamamak bana acı geliyor.
Sezer’in arkadaşları da kendi gibiyse
vay o Sezer’in cenaze namazına.
