Komşular Ve Beşeri Münasebetler

“Hz.Peygamber “asv” bir din kardeşini üç gün görmediğinde onu sorar,bir yere gitmişse ,kendisi için dua eder,evde ise ziyaret eder,hasta ise halini hatırını sorardı.”Enes’den “r.a.” rivayetle”[1]Ekteki yazımı bu muhteşem hadis-i şerifin gölgesinde yazıyorum.Söz budur ve buna derler.Sanki Fahr-ı cihan efendimiz  “asm” dün söylemiş gibi.Beşer olarak ne kadar muhtaç oldugumuzu açıklamaya çalışacağım.
Kırsal kesimin şehirlere göç etmesi, kooperatiflerin hızla büyümesi, ülke nüfusunun yilda yüzde 1,5  civarında artması, her türlü ihtiyaçların çoğalması, şe¬hir planlarının günden güne değişmesi, yerleşim mer¬kezlerinde komşuluk münasebetlerinin azalması bazı kesimleri o kadar ümitsiz ve karamsar etmiş ki: İstan¬bul, İzmir ve Ankara'da bulunan bir kısım "enteller" kendi aralarında 17 Kasım gününü "Komşular günü" olarak ilan etmişler ve uluslararası hedefe götürecekler.
Hayırlı ve iyi işleri ve faydalı beşeri münasebetleri kim yaparsa yapsın onu alkışlarız. Bir gülün dibine su dökenleri alkışladığımız gibi. Komşuluk münasebetleri ve beşeri sosyal bütünlük asırların en büyük meselele¬ridir.14 asır önce atılan bu temel taşlarına bugün da¬ha çok muhtaç hale gelmişiz. Efendimiz “asm” öneminden dolayı "Komşusu aç kendisi tok olan bizden değildir," "Biriniz kendisi için istediği şeyi kardeşi için de isteme¬dikçe; tam iman etmiş olmaz" [2] Hadis-i şerifi cihan şümul bir düsturdur..
Büyük şehirlerde özellikle apartmanlarda ve büyük sitelerde komşuluk münasebetleri fevkalade önemlidir. Bütün bu öneme rağmen değerlendirmede, çok eksik¬ler vardır. Site yöneticileri çoğunlukla yakıt parası için evleri dolaşmaktadır. Dinî bayramlarda ve mübarek gecelerde birlik ve beraberliğin yolunu maalesef açmamaktadırlar.Atalarımızın dediği gibi; 'ev alma koşmu al' tabiri fevkalade yerindedir. Bugün bunun sıkıntısı çekilmek¬tedir. Gülmeyen insan, konuşmayan insan, yardıma elini uzatmayan insan, komşusunun ve arkadaşının ölü¬süne gitmeyen, hastasını ziyaret etmeyen insan, be¬ton sitelerinde beton duvarları andırmaktadır. Bu hususta en büyük eğitim aracı TV'lerdir. İyi eller iyi kafalar ile yapılacak programlar, çok ses getirecek .
Hz. Bediüzzaman yıllar önce, kinin ilacının ve hatta kibritin karaborsa olduğu o elim dönemde, bütün ta¬rassut ve zorbalığa  rağmen binlerce onbinlerce kişi ile irtibat kurmuş ve beşeri münasebette bulunmuştur. Bütün tazyikat ve yokluklara rağmen feryat etmiş yukardadaki hadis-i şerifin ışığında "Müfritane irtibat ediniz”' demiş ve kendi söz¬lerini evvela kendileri yaşamış ve daha sonra da o dönemdeki mübarek tale¬belerine ve gönül dostlarına yaşatmış.
Şimdi cep telefonlarının, telekslerin, faksların, maillerin  ve her türlü ulaşım cihaz¬larının bulunduğu bir dönemde, bazı kişilere mektup yazılıyor veya tebrik gönderiliyor. Bazı kişiler zahmet edip de cevabını yazamıyor ve telefon dahi edemiyor. Bun¬lardan bazıları ise yeri geldiğinde, mangalda kül bırak¬mıyorlar. İşte eşref-i mahlukatın bir çok sırlarından bir tanesi. Çünkü ona mektup yazan hem eşeref-i mahlukat ve hem de bir gaye veya bir husus için yazıyor ve yazmıştır.Bu hususlarda insanlık alemi ancak yüzde 20 lerde görünmektedir.Tembellik ve vurdumduymazlık galib gelmektedir,aşmalıyız..
Komşuluğun ve irtibatın ayrı bir sırrı da, insan vücudunda tecelli etmektedir. Aklın kalpten, kalbin ruhtan haberi yoksa, vay o vücudun haline. Kendini okuya¬mayan insan, kâinatı ve hadisat-ı alemi nasıl okuya-cak? Kendi vücuduyla, yani azalarıyla irtibat kurama¬yan kişi, kardeşinin ölüsüne nasıl gidecek? Dostlarının hastalarından nasıl haberdar olacak?
Rivayetlerde; Hz. Şeyh Abdülkadir-i Geylanı'nın (k.s.) çalgıcı bir komşusu vardır. Bir gün o evden ses gelmez, gürültü yok, araştırılır. Bir kavgadan içeriye atılmış. Bunu haber alan Gavs-ı Azam cezaevine onu görmeye gider. Bu hal karşısında o çalgıcı komşusu müsbete döner ,tövbe eder. Cezaevi müdürü de bu zi¬yaretten dolayı ufak suçlu mahkumları serbest bırakır..Ne büyük bahtiyarlık...
 
[1] Camiü’s-sağir: 5:152,Hadis no:6760
[2] (Hadis-i Şerif .Müslim ve Buharî)


Yazarın Diğer Yazıları