HADİS/SÜNNET OLMADAN KURAN ANLAŞILABİLİR Mİ? (2)

KURAN BİZE YETER DİYENLERİN DÜŞÜNCELERİ;

Kur'an bize yeter ekolundaki kişiler, her ne kadar fikirleri bazen şahıslara göre farklılık arz etse de şu gibi kanaatlerde müttefiktirler: Allah'ın sıfatlarını tevil etmeyi kabul ederler; mesela Arş'tan maksadın sultan ve hâkimiyet olduğunu söylerler. Mucizeleri kabul etmezler. Hiçbir peygamberin ahirette şefaat yetkisinin olmadığını iddia ederler. Kur'an'daki peygamber mucizelerini de zorlama yorumlarla tevil ederler. Cennet, cehennem, melek ve cinler konusunda da çok farklı bir anlayışa sahiptirler; mesela melekleri, âlemin işini yapmaya muktedir güç; cinleri, ormanlarda veya çöllerde yaşayan kaba varlıklar; hadislerde anlatılan cennet nimetlerini tümüyle reddederken, Kur'an'daki tasvirleri de değişmeceli ve kinayeli anlatımlar olarak açıklarlar.

Kur'an'daki örtünme (tesettür) emrinin İslam'ın bir esası olmadığını, Peygamber'in (as) bunu hanımlarına ne emrettiğini ne de yasakladığını iddia ederler. Faizin basit şeklinin dışında kalan türlerini, mesela banka faizini, hükümet tahvillerini faiz olarak görmedikleri için haram kabul etmezler. Daudi, age, s.276.

Bu ekoldeki kişiler, ibadetler konusunda da farklı değerlendirmeleri vardır. Özellikle namaz vakitleri, rekât sayıları, namazın kılınış adap ve erkânı ile bazı konularda değişiklikler ön görmüşlerdir. Bazıları günde beş vakit namazı kabul ederken, bazıları da sadece iki vakit namazın farz olduğunu ileri sürmüştür. Kur'an'da olmadığı için cenaze ve bayram namazlarını kılma zarureti yoktur.

Zekâtın Kur'an'da belirtilen sınıflara verilmesi kabul edilmekle birlikte, zekâtı gerektiren mal ve kazancın cinsi, miktarı, farziyetin tahakkuk süresi, verilme şekli vb. hususlarda farklı yorumlar yapılmıştır. Bazıları zekâtın İslam devleti tarafından toplatılacağını ve bunun vergiden başka bir şey olmadığını, dolayısıyla devlet yoksa zekât sorumluluğunun ortadan kalkacağını iddia ederler.

Çoğu, ramazanda oruç tutulmasını Kur'an'ın nassına uygun görmekle birlikte, orucun herhangi bir ayda tutulabileceği, oruç müddetinin sadece dokuz gün olacağı gibi bazı görüşler de öne sürmüşlerdir. Ehli Kur'an, zina, içki, kumar, hırsızlık, dinden dönme, miras ve çok eşlilik gibi konularda da farklı yaklaşımlara sahiptir. Daudi, age, s.276-277.

Tevfik Sıdkı' Biz her halükârda sünneti, Peygamber'in (as) bize değil kendi çağındaki Araplara verdiği şeyler olarak kabul ediyoruz. Şayet sünneti bize vermiş olsaydı, o takdirde onu almak bizim için bir vecibe haline gelirdi. Eğer sünnet vahiy olsaydı, o da Kur'an gibi korunması gerekirdi demişlerdir Sıdkı, agm. IX/11, s.910.

Kuran bize yeter inancına göre, dinin kaynağı olarak Allah'ın Kitab'ı her şeye kâfidir; çünkü onun tafsilatı mükemmeldir, herhangi bir tefsire ve sünnete ihtiyacı yoktur. Rivayetler Müslümanların birliğini yok etmektedir. Hadisler din değildir, Hadislerin Peygamber'e (as) nispeti şüphelidir dolayısıyla kabul edilemez buyurarak aşağıdaki ayetleri de delil göstermektedirler;

Yüce Allah şöyle buyurur;

Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. Yusuf / 40.

O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için ayetleri ayrı ayrı açıklamışızdır. (En'am, 98)

Yerde yürüyen bütün canlılar ve iki kanadıyla havada uçan bütün kuşlar, sizin gibi sosyal nizama tâbi birer topluluktur. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onların hepsi Rablerinin huzurunda toplanacaklardır. (En'am, 38) Diğer ayetlerde bundan farksız.

Yukardaki ayetlerin nüzul sebeplerini ve hadisi şerifleri hesaba katmayarak ayetleri kendi mecrasında mana vermez de zahirine bakarak mana verirsek o zaman ortaya böyle bir mana kirliliği, ortaya çıkmaktadır. Şimdi yukardaki ayetleri biraz açmaya çalışalım;

Yukarda geçen Yusuf suresi 40 ayetindeki Hüküm verme yetkisi yalnız Allah'a aittir buyrulmaktadır. Ayetin tam metnini okursanız göreceksiniz ki Bu ayet puta tapan müşrikler için inmiştir.

Rivayete göre Mısır'da mahkûmların taptıkları putlar vardı. Hz. Yusuf hapiste iken oradaki halkı puta tapar gördü bu putların fayda veya zarar veremeyeceğini, dolayısı ile kendisine bile faydası olmayan bir nesnenin hüküm vermeye de zaten gücünün yetmeyeceğini, hüküm verme yetkisin de putların değil ancak Allah'a ait olduğunu bundan başkasının yetkili olmadığını bildirmektedir.

İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık. (En'am, 98)

Bu ayet insanın yaratılışındaki hikmete dikkat çeker. Allah bütün insanları tek bir nefisten yaratmıştır. O da Âdem (a.s.) dır. Ayetteki اَلْمُسْتَقَرُّ (müstakar) kelimesi, "karar kılacak yer demektir.”; اَلْمُسْتَوْدَعُ (müstevda) ise "emanet kılınacak yer” manasındadır. Burada İnsanın yaratılışı dikkate alınarak müstakarra "ana rahmi veya yeryüzü”; müstevda da "babanın sulbu veya kabir” gibi manalar verilebilir. Bu iki kelimenin yaratılışından başlayıp "zürriyetini intikal etmeye hazır olduğu” her safhaya işaret ettiği görülür.

Onun için insan her zaman cennet veya cehennemde karar kılıncaya kadar toprakta, babanın sulbünde, anne rahminde, toprağın üzerinde, yerin altında, kabirde ve mahşer yerinde hem bir karar halini hem de intikale aday emanet halini birlikte yaşar durur. Zira Cenabı Hak, bu ayette hayvanatı ve insanı nasıl yarattığını kişinin idrak etmesi, nerden gelip nereye gideceğinin bilinmesi ve ona göre davranması gerektiği akıl sahibi kimseler için tafsilatlı olarak açıkladığını beyan etmiştir.

Yerde yürüyen bütün canlılar ve iki kanadıyla havada uçan bütün kuşlar, sizin gibi sosyal nizama tâbi birer topluluktur. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onların hepsi Rablerinin huzurunda toplanacaklardır. Enam 38.

Yukardaki Enam 38 ayeti, enam 37 ayetinin devamı niteliğindedir. Enam 37 de müşrikler peygamberimiz sav. Den mucize istemişlerdir. Yüce Allah'ta enam 38 ayetinde "mucize aramaya gerek yok asıl mucize yerdeki ve gökteki yaratılan bütün varlıklar, hayvanlar, kuşlar nasıl yaratılmıştır ve nasıl yaşamaktadır. Bin bir çeşit hayvan erkekli dişili üremekte, rızıkları verilmekte farklı özelliklerine rağmen kendi özgülerine göre konuşmakta ve belli iletişimleri olmakta hiçbir şeye de muhtaç olmadan hepsi kendi varlığını ve ihtiyaçlarını eksiksiz devam ettirmektedir asıl mucize odur diyerek o kâfirlere cevap verilmektedir.

Ayette geçen "biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık” ifadesinin cevabı da Hud 6. ayetin de görmekteyiz. Buradaki kitaptan maksat Levhi Mahfuz'da yazılıdır denmektedir. Sonunda Bütün bu canlılar Allah'ın huzuruna geleceklerdir deyip kıyameti hatırlatarak cevap verilmiştir.

 

KURAN BİZE YETER EKOLÜNÜN TARİHİ SERÜVENİNDEN SONRA ŞİMDİ DE KURAN VE SÜNNET İLİŞKİSİNİ ELE ALALIM;

HZ. PEYGAMBERİN KUR'ÂN'I AÇIKLAMASI;

Hz. Peygamber Kur'an'ın açıklanmasını çeşitli yönden açıklamıştır bunlar, mücmel olan bazı ayetleri tafsil etme, bazı umumi hükümleri tahsis etme, anlaşılması güç bazı ayetleri açma, müphem olan ayetler açıklama, bazı garip kelimeleri beyan etme, edebî inceliğe sâhip ayetlerin maksadını bildirme gibi görevleri vardır bunların hepsi ilerde gelecektir.

Mekke ve Medine dönemindeki sahabelerin ana dili Arapça olmasına rağmen bazı ayetlerin ne manaya geldiğini bilmedikleri için peygamberimiz (sav.) E sorarlardı.

Dolayısı ile Ashabı kiramın uygulamaları gerek Hz. Peygamberin sağlığında ve gerekse vefatından sonra problemlerinin çözümünde daima, önce Kur'an'a, ardından sünnete başvurma şeklinde olmuştur. Hucciyyetü's-Sünne, s.283-291.

Mesela Hadisi şerifler olmasaydı Fatiha suresini okurken (Yalnız senden yardım dileriz.) Fatiha 5, Maide 23 teki(Yalnız Allah'a güvenin,) Bakara 40, takı Yalnız benden korkun ayetlerini nasıl anlamamız gerektiğini nasıl bilecektik.

Mesela (Yalnız senden yardım dileriz) dedikten sonra, yardım yalnız Allahtan isteneceğine göre birinden bir bardak su istesek bu ayete aykırı mıdır, değil midir? Hangi hususta başkasından yardım istemeyeceğiz? Bunlar açık değildir.

Maide 23 teki(Yalnız Allah'a güvenin,) buyuruyor. Ne hususta Allah'a güveneceğiz? Bir doktora muayene olsak, ilaç verse, güvensek, bu ayete aykırı olur mu?

Bakara 40, ta(Yalnız benden korkun) buyuruluyor. Başka bir ayeti kerimede, (İnsanlardan korkmayın, benden korkun) buyuruluyor. (Maide 44) Hırsızlardan, hainlerden ve yılandan korksak bu ayete aykırı olur mu? Demek ki bütün bu gibi ayetler, açıklanması gerekli ayetlerdir.

(Namaz kılın, zekât verin) buyuruluyor. (Hac 78, Nur 56) Namazın nasıl kılınacağını kaç rekât kılınacağı, zekâtın nasıl, hangi mallardan verileceği açık değildir. Bütün bunlar, hadis-i şeriflerle ve âlimlerin açıklaması ile anlaşılmıştır.

Fetih suresinin10,ayette (Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir) mealindeki ayette Allah'ın elinden bahsedilmektedir ve Bakara.115 suresinde (Doğu da, batı da Allah'ındır, nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır) ayetinde ise Allah'ın yüzünden bahsetmektedir. Bu ayetlerin tevile ihtiyacı vardır. Bütün bunları sünnet açıklamıştır.

Yine mealen buyuruluyor ki:

(Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir.) [Araf 155, İbrahim 4] Bu âyetleri okuyan birisi 'Doğru yola getiren ve sapıttıran Allah olduğuna göre, beni de dinsiz yapan Odur. Benim bunda ne suçum var' diyebilir. Bu bakımdan hadis-i şeriflere ve âlimlerin açıklamalarına ihtiyaç vardır.

Nitekim ayetlerden anladığına uyup, "Hayır ve şer Allah'tan olduğuna göre, bize günah işleten de Allah'tır. Öyle ise Biz günahlardan mesul değiliz” diyenler çıkmıştır.

İlerde bu gibi ayetlerin beyanı gelecektir.

İşte bu tehlikeyi önlemek için Peygamber efendimiz, gerekli açıklamayı yapmıştır. Âlimler de bunları açıklamış, artık, bahane kalmamıştır. Kur'an-ı kerimi anlamak için açıklamaya ihtiyaç olduğunu bizzat Hak Teâlâ bildiriyor: (Kur'an'ı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

Rabbimiz Al-i İmran suresi 31. Ayette; "De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.” buyurmuştur. Ayet açık bir şekilde Peygamber'e uymanın Allah'ın bizi sevmesine ve günahlarımızı bağışlama vesilesi kılacağına işaret ediyor. (Devam Edecek)


Yazarın Diğer Yazıları