ALLAH RAZI OLSUN

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Bu hafta sonu İzmir'i dolaşmak nasip oldu. Bazen durgun bazen hırçın dalgalarla sohbet ettik. Nesilleri tükenmekte olan martılarla kumruları çekiştirdik. Hızla büyüyen bir şehrimiz ama bana maalesef kanseri hatırlattı. Bu feci hastalık en hayati dokularımızı tutup en ölümcül hale getiriyor. Temel ilerleme mantığıysa kontrolsüz büyüme!

 

Kozmopolit olmak bir kültürel zenginlik mi yoksa karmaşa mı, bilemedim. Herkes yaşadığı köyü metropole taşıyınca işler epey karışıyor. Yine de yurdumun şeker insanları bana sempatik ve sıcak göründü. En çok dikkatimi çeken, sürekli "Allah razı olsun!” demeleriydi. En güzel isimlerin sahibi ne der bilemem. Ancak kendisini usulen de olsa anmaları beşer için umarım faydalıdır. Azamet ve kibriya (büyüklük ve yücelik) sahibi en doğruyu bilir.

 

Köşeme konuk edecek kadar çok duyduğum bu ifadeye biraz yakından bakmak istedim. Hani ‘diline pelesenk etmek' diye bir deyimimiz var ya, işte öyle… Hiç kimse pelesenk ağacının yapışkan reçinesini bilmek zorunda değil sonuçta. Gençlerimiz deyimlerle konuşmuyor zaten.

Sanal âlemin getirdiği ve itirazsız kabul ettiğimiz bir dil var. İçinde: "inş, tmm, ayn knk…” gibi kısaltmalar yer alıyor. Güleceklerinde de bir "reel veya vine” üzerinden ilerliyorlar. Atasözleri ve deyimlerimiz tozlu raflara doğru ilerlerken yeni ifadeler (emoji) şimdilik onların yerini alacak gibi görünüyor. Yine de "Allah razı olsun” lafı bu durumdan izole şekilde hemen hepimiz tarafından sıkça kullanılıyor. Ağızdan çıkan her söz duadır. Âmin diyelim…

 

Tasavvufta iki önemli makam var. Bunlardan birinde Allah senden razı oluyor. İkincisinde ise kul rabbinden razı oluyor. Bu makamlar üzerine ciltler dolusu kitap yazılmış. Dilerim cümle okurumuza idrak etmek, yaşamak nasip olur (inşallah!)… Allah'ın bizden razı olması nispeten daha kolaydır. Sonsuz merhamet ve rahmet sahibi olduğu için. Her şey kendisine muhtaçken O (AC) asla yarattığı varlıklara ihtiyaç duymayan (es Samed) olduğu için. Sabretmeyi ve ömür denen süreçte kullarının kendilerine çeki düzen vermesini beklemeyi tercih ettiği için…

 

Peki, biz Allah'tan razı mıyız? Yoksa sürekli şüphe ve şikâyet halinde miyiz?

 

Aslında kritik eşik burada başlıyor. Caminin bahçesindeki yıllanmış banklarda oturan dedeler bu konudan bahsediyorlar mıdır? Bilemiyorum. Her sabah işe giderken, "ben Allah ‘tan razı mıyım?” diye soruyor mudur annelerimiz, babalarımız? Bilemiyorum.

 

Aslında okuma, yazma ve tefekkür engelli bir toplumda karamsar olmak daha kolay! Şahsen ben bunu seçiyorum. Bana göre bin seneleri yaşayan beşer (insan olmak da bir makam) pek de ilerleme kat edememiş. Âdem atam kendisini genetik olarak bu kadar geliştirebilmiş. Ne pozitif bilimler ne de ileri teknoloji ölçüt değil, İbrahimî kitaplarda geçen öyküler yinelenip duruyor sanki. Senaryo hep aynı, oyuncular değişiyor gibi… Merhum Akif'in sözleri geliyor aklıma, ders alınsa tekerrür eder miydi tarih! Bu durumdan Allah razı olur mu? Bir ümit fukaranın ekmeği…

 

"Allah'tan umut kesilmez” demiş atalarımız. Allah onlardan razı olsun!

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları