ŞEKER CİNSİNE ÇEKER

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Bu sabah vakti yine fısıldadılar bana: "Tüm karbonları bir araya getirsen gram altın etmez!” Anlatmak için tefekkür etmek gerekiyordu. Ama öyle yorgun ki zihnim, moleküler genetik ve kuantum düşüncesi arasında gel-git yaşıyorum resmen. Çıldırmak eşiğinde hüzünle mutluluk resmen kucaklaşıyorlar, aynı anda aynı bedende…

 

Karbon dizilimi doğruysa ve yüksek basınç altında asırlarca ezilmişse "elmas” oluşuyordu diye anımsıyorum. Nadir bulunuyor, ucuza alınıyor, işlenip pahalıya satılıyor. Bilinen en sert maddelerden birisi ve altınla alakası yok. Yani tamamen farklı elementler. Kimyasal metotla filan birleşecek gibi de değiller üstelik. Muamma!

 

İkinci kitabımı tamamen tevafuk ve "tefe'ül” kurgusuyla yazmıştım. Sonradan farkına vardım ki hayatımı da böyle yaşadım. Şimdi güneşin ilk ışıkları beni selamlıyor. Aklımı aydınlatan, bana bir tür ilham veriyor. Caponlar boş yere Şintoist olmuyor. Atalardan devreden yıllanmış genetik mirasın değerini biliyorlar. Sizinle paylaşayım:

 

"Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.” demiş atalarımız. Nasıl muhteşem bir toplumsal bilinçaltıdır bu! Tükenmez hazinelere sahip olsa doymayacak insan hırsının çaresizliğidir. Ömür mevsimi boyunca topladıklarımızın anlamsızlığıdır. Geride kalan ve asla bize ait olmayan düşlerin itirafıdır. Nafilelik!

 

İşin enteresan tarafı, çok ısıtılırsa şeker tıpkı katran gibi olur. Oysa ne yaparsanız yapın şekeri katrana benzetemezsiniz! Yakın tüm şekerleri, bu dem de geçer!

 

Hani ne tarafından tutarsanız farklı anlam kazanır ya bazı ifadeler, bana fısıldanan da böyle. Kendimce hangi karbon atomlarını birleştirmeye çalıştım acaba? Bu uyarı boş yere gelmiş olamaz, yaptıklarımda var bir hata! Diyelim ki tuttum karbonu minik avuçlarımda, sıkacak güç nerede? Diyelim ki sıktım tüm gücümle, asırlar yaşayacak ömür nerede? Anlıyorum ne ben elmas yapabilirim ne de toplayıp biriktirerek zengin olabilirim.

 

Başına "” eklenmemiş ilâhlarla harcanan vakit benimkisi, kendi nefsini ilâh edinenleri hiç tanıdınız mı? Hayatlarında sürekli "ben” referansı olanları bildiniz mi?

 

Hayatımızdaki tüm şekerleri kömür (karbon) olana kadar yakalım. Makam da dileyenin olsun, şöhret de… Toplumsal zırvalıklardan bir adım geri atıp büyük resme bakalım. Madem her şey "aslına” döner, içimizin derinlerinde aslımızı bulalım. Yanalım Kerem olalım, delelim dağları elmas bulalım! Atalarımızdan devraldıklarımızın üzerine koyalım. Salın bedenler karbon için koştursun, biz gönüllerimizdeki altını bulalım, vesselâm.

 

"Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar haksızlık edilmeyecek. Yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Her ne olursa olsun insanları hesaba çekmeye gücümüz yeter.” Enbiya / 47

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları