Korkularıyla Yüzleşmek

Ülkemiz yıllar boyunca umutlarla değil, korkularla yoğruldu. Ebeveynler, öğretmenler  olumsuz davranışların menfi sonuçlarını öne çıkartarak nesilleri terbiye edebileceklerini düşündüler. Uyumayan bebek öcüyle, yaramazlık yapan çocuk dayakla, dersini çalışmayan genç  hayatta başarılı olamamakla, korkutuldu.
Korkutularak yetiştirilen kişilerden pek azı hayatta başarıyı ve huzuru bir arada yakaladı. Çünkü başarısız olanlar kendilerini yıllarca korkutuldukları durumların içinde buldular. Başarılı olanlar ise başarısız olmaya dair korkuyu içlerinde hep yaşattılar ve huzuru bulamadılar. Diğer yandan sayıları çok fazla olmakla beraber alışılmış korku dilinin dışında umutla, olumlu davranışlarının meydana getireceği müspet neticelerle motive edilerek yetiştirilen kişiler ve toplumlar hayatta başarıyı ve huzuru birlikte yakaladılar.


Küçük yaşlarından beri korkularla şekillendirilen nesillerin sosyal hayat içinde  yönlendirilmesi ve idaresinde de yine korkular kullanılmaya devam edildi. Yıllarca irtica gelecek diye insanlar korkutuldu, böylece insanların inandıkları gibi yaşamaları engellendi. Yapılan haksızlıklara korkular maske yapılarak insanlar ayrımcılığa tabii tutuldu. Korkular dini inançların bile daha önünde ''kutsallar'' olarak insanlara sunuldu.
Terörün çözümüne dair süreçte de alışık olduğumuz korku dilinin kullanıldığını görüyoruz. Çözüme dair atılan adımları çözülme parçalanma gibi göstermek buna karşı otuz senedir akan kanın nasıl durdurulabileceğine dair en ufak bir öneri ortaya koymamak,  yalnızca insanların içlerine korku salarak süreci sabote etmeye çalışmak doğru değildir. Doğu ve Güneydoğu'da bir sorunun bulunduğu, sorunun isminin terör sorunu olduğu, yıllardır yapılan silahlı mücadele sonucunda binlerce Mehmetçiğin şehit olduğu, yine de sorunun devam ettiği, artık bu soruna bir çözüm bulma zamanının geldiği tartışma konusu değil. Peki ama nasıl ? Süreci eleştirirken, çözüme yönelik alternatif çalışmaları, önerileri ortaya koymak yerine sadece yapılanları eleştirmek, sadece insanların gönüllerine çözülmeye, parçalanmaya dair korku tohumları ekmek niye ? Gönüllere korku salmak yerine enerjimizi sorunun çözümü için projeler geliştirmeye harcasak, işin bir ucundan da biz tutsak daha doğru yapmış olmaz mıyız ?


Müminler kardeştir diyen bir dinin mensubu olmak hepimiz için en büyük iftihar vesilesiyken, hacda umrede derisinin rengi bizimkine göre daha koyu olan kardeşimizin yüzüne bakarken yaşadığımız kardeşlik duygusunu, ülkemizdeki kardeşlerimizden esirgememeliyiz. Yıllardır coğrafyamız da oynanan çirkin ve kirli oyun artık bozulmalıdır. Korkularımızla yüzleşmeliyiz. Dinlemekten, konuşmaktan, çözüme katkı vermekten ve birbirimizden korkmamalıyız. Bugün ülke elden gidiyor diyenlerin,  çözüme yönelik çalışmaları provoke etmeye çalışanların  dün terörist kamplarında teröristleri denetlerken çekilmiş resimlerini bugün ki söylemleriyle yan yana koyduğumuzda dertlerinin çözüm yada çözülme olmadığını anlamakta zorlanmıyoruz.


Devletin vatandaşından, vatandaşında devletinden korkması anlamsızdır. Ekilen korku tohumları ülkemizde terörün destek bulmasının önemli dayanakları olmuştur. Korkularımızdan sıyrılıp bir olursak hakkın bize vaat ettiği barışın ülkemize getireceği huzur iklimini birlikte teneffüs edeceğimiz aydınlık günler inşallah yakındır.
Yıllar boyu birlik beraberlik içinde insanlığa bayraktarlık etmiş bir dinin mensupları olan bizler daha fazla bu oyuna gelmemeliyiz.


Yazarın Diğer Yazıları