Şeytan Üçgeni

Hz. Ömer (R.A) zamanında İslam topraklarına katılan Suriye,  Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Eyyübilerin yönetimi altında kaldıktan sonra 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. İslam'la şereflenmesi yüzyıllar öncesine dayanan Suriye köklü bir İslami geçmişe sahiptir, önemli İslam âlimleri yetiştirmiştir. Milletimiz için; Suriye Hz. Ömer'den, Selçuklulardan, Osmanlılardan yadigar bir sorumluluğun adıdır.


1920 yılında Fransızların işgalinden sonra Suriye Müslümanları için zor günler başlamış, Nusayriler ve Hristiyanlar Fransız idaresinde seçkin bir hayat yaşamışlar, devlet idaresinde önemli yerlere gelmişler.  Diğer İslam Coğrafyasında olduğu gibi Suriye'de de işgalciler çekilirken uyuşmazlık tohumlarını saçarak bu toprakları terk etmişler. Suriye'de de Fransızlarca yönetim Suriye halkının yaklaşık %10'una karşılık gelen aşırı Şii batını fırkası olan, Hıristiyanlıkda ki teslis inancından etkilenmiş olan ve Hz. Ali'nin Tanrı olduğuna inanan Nusayrilere bırakılmış ve bu olay Suriye'de yıllarca devam edecek olan huzurlukların nedeni olmuştur.


Seçimlerle başa gelen Sünni Müslüman hükümetler darbelerle indirilmiş, 1949 yılında başlayan darbeler dönemi 1970 yılında Hafız Esed’in gerçekleştirdiği darbe ile yönetimi ele geçirmesine kadar sürmüştür. Hafız Esed’in yönetimi ele geçirmesiyle Nusayriler, Suriye yönetiminde daha güçlü konuma gelmişlerdir. Darbeci Hafız Esed yönetimi Müslümanlara siyasi, sosyal ve dini yasaklar getirmiştir. Müslümanlar, kadınlar tecavüze, erkekler ise işkencelere tabii tutulmuştur.
Darbeci gelenekten gelen Hafız Esed yönetimi müslümanlar için hep kirli planlar içinde olmuştur. Hafız Esed; Hama Katliamının uygun zemininin oluşması, fitne tohumları ekmeleri ve Müslümanları tahrik etmeleri için Hama'ya huzur bozucular göndermiştir. Bu kişiler insanların inançlarına saldırmış, baskı ve şiddetleriyle insanları tahrik ederken Hafız Esed'da kanunları değiştirilerek Müslümanların hukuka sığınmalarını engellemiştir. Planlı olarak oluşturulan bu gergin ortam tamda darbeci Esed'in istediği bir ortamdır. Hama'da ki Müslümanlar, baskı ve zulme daha fazla dayanamamışlar ve 1982 yılı Şubat ayında ayaklanmayla karşılık vermişlerdir. Bunu bekleyen Hafız Esed, Hama’yı önce havadan, sonra da karadan bombalamış, kara harekâtı sırasında Müslümanlara karşı kimyasal silah kullanmış ve on binlerce müslümanı öldürmüştür.


    O günlerde ''İslam Devriminin'' üçüncü yılında ki Şii İran, Şia olduğu için kendilerine yakın hissettiği Nusayri Esed'ın Müslümanlara yönelik zulmünü tıpkı bugün Beşer Esad'ın zulmünü desteklediği gibi o günlerde de desteklemiştir.


    Görüldüğü gibi gerek aktörlerinin inanç yapıları gerekse tercih ettikleri uygun zemin hazırlama yöntemleri ülkemizdeki darbelerle ve darbe girişimleriyle hayret edilecek ölçüde benzerlik göstermektedir.  Türkiye'de yaşanan darbelerin ve darbe girişimlerinin destekçilerinin hükümetin Esed zulmünün durmasına yönelik girişimlerine tepki göstererek Esed zulmünü desteklemeleri, Esed'le çok kolay iletişim kurabildiklerini kamuoyuna göstermeleri, yıllarca şeriat gelecek Türkiye İran olacak diyerek Müslümanlara türlü zulümleri reva görenlerin Şii İran'la Nuseyri Esed'le aynı safta yer almaları ülkemizde yaşanan darbelerin ve darbe girişimlerinin perde arkasına dair bize ip uçları veriyor.


Yazarın Diğer Yazıları