Tüketmeme Hakkı

Sanayi Devriminden sonra insanlık ailesi olarak ihtiyacımızın çok üzerinde üretim yapabilir hale geldik. Artan üretim kişilerin tüketimlerinin artmasına dönük çalışmaların başlamasına neden oldu.  Her vesile ile tüketmeye teşvik edildik. Modern insan çekirge sürüsü hızıyla tüketebilmeyi kendisi, ailesi ve toplumu için bir statü olarak görmeye başladı. Tüketebildiğin kadar değerlisin düşüncesi gizliden gizliye hepimize yerleştirildi.


    Tükettiğimiz markaların bize sağladığını düşündüğümüz imajların arkasına gizlenerek kendimize üst kimlikler aramak, kendimizi geliştirerek, iyi insan olarak elde edebileceğimiz mutluluk duygusuna göre daha kolay bir yöntem olarak sunuldu. Bu kolaycılık aslında bizimde hoşumuza gitti. Ancak tüketimin getirdiği sahte mutluluk uzun sürmedi. Adeta tuzlu su içen bir kişi gibi tükettikçe tüketim hırsımız daha da arttı. Bugün iç dünyamızda her geçen gün artan kanaatsizliğimizi iç dünyamıza dair her türlü noksanlarımızı  dış dünyada daha fazla tüketerek kapatmaya çalışıyor, böylece tüketim toplumundan itibar bekliyoruz.  
    Alıştırıldığımız tüketime bağlı yalancı mutluluğu çok iyi bilen kapitalist dünya pazarlama yöntemleri ve reklamlarıyla bizi hep yeni tüketimlere teşvik ediyor. Bu noktada insanın  belki de en zayıf yönü olan benlik duygusunu tahrik ediyor. 'Sen buna değersin, yoksa sen hala.. ve benzeri sloganlarla tüket(e)meme bir başarısızlık ve ayıplanma sebebi olarak kabul ediliyor. Moda adı verilen yöntemle tüketimimizi yavaşlatmamız toplumda alay konusu olmamız için meşru bir neden olarak kabul ediliyor.  Böylece tüketmemeye yeltenenler cezalandırılıyor.


        Ülkemizde Tüketiciyi Koruma faaliyetleri özellikle 08.03.1995 tarih ve 22221 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un, 08.09.1995 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra yurt genelinde önemli bir ivme kazandı.  14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren değişikliklerle tüketicilerin hakları da genişletildi. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunla  tüketiciler Kapıdan Satışlar, Taksitli Satışlar, Kampanyalı Satışlar, Garanti Belgesi, Türkçe Tanıtma Kullanma Kılavuzu, Satış Sonrası Hizmetler, Ayıplı Mal ve Hizmetler, Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar, Tüketici Kredisi, Kredi Kartları, Abonelik Sözleşmeleri, Yanıltıcı ve Aldatıcı Reklamlar ... vb. gibi pek çok konuda satıcı ve sağlayıcılar karşısında haklarını arama ve elde etme imkanına kavuştular.  Ancak tüm bu düzenlemeler yapılırken tüketici haklarından en önemlisi olan ''tüketmeme hakkının'' yeterince üzerinde durulmadığını düşünüyorum. Subliminal mesajlarla, gizli simgelerle, tılsımlı sözlerle,  çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin bilinç altını hedef alan, iradesini sakatlayan açık ve üstü örtülü reklamlarla kişilerin iradesi fesada uğratılarak yapılan tanıtımlar maalesef halen aldatıcı reklam olarak değerlendirilmiyor. Ülkemizde ve dünyada çocukluk günlerinden başlayarak her gün önümüze konulan açık ve gizlik yeni tüketim hedeflerinin peşinde ömür sermayemiz tüketiliyor.


    Medeniyetimizde, inanç ve kültür dünyamızda bizlere sunulan önemli bir hazine kanaat edebilmektir. Kanaatin olduğu yerde huzur vardır, iffet vardır, razı olmak vardır. Kanaatin olmadığı yerde sonsuz tüketme arzuzu, huzursuzluk vardır, aç gözlülük, gelecek korkusu ve haset vardır.
    Kanaat limanında razı gönüllerle buluşmak duasıyla.


Yazarın Diğer Yazıları