TEKNOKRATİK TEK DÜNYA DEVLETİ
Hz.Şems-i Tebrizi,Hz. Mevlânâ sema ve Biz
MEVLANA’YI ANLAMAK
Konya’nın Taşına Toprağına İsmi Yazıldı
Milletin Sinirini Bozmayın!
SURİYE ZAFERİ’NİN 1. YILI VE DOHA ZİRVESİ
KAZA VE KADER İNANCINI DOĞRU ANLAMALIYIZ
Dolardan Kaçan Yatırımcıları Altının Cazibesi Baştan Çıkardı
TERAZİ
Çözüm Üreten Çağdaş Atan Aranıyor
Mevlana, Hoca Efendi ve Diğerleri…
Skor 1-1, kazanan Rize!
CADILAR BAYRAMI’NIZ KUTLU OLSUN MU?
SAĞLIK BAKANINA MEKTUP
11. YARGI PAKETİNE LGBT’DE EKLENMELİ
BİZİM KUŞAĞA OKUMAYI SEVDİREN YAZAR KEMALETTİN TUĞCU
Bocuk Gecesi Cadılar Bayramı’na Karşı
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İnsanda id, ego ve süper ego vardır.
İd; ilkel kimliktir,orada,fücur,takva karışıktır,hepsi birlikte kaynar bir düdüklü tencerede kaynayan yemek gibi.
Ego; tencerenin kapağıdır.Örter yemeğini üstünü.Fücuru da takvayı da engeller.Lastik contası vardır ve sızdırmaz asla buharı,kokuyu ve sıvıyı.
Süper ego; düdüklü tencerenin düdüğüdür.Buharı ve kokuyu uygun olduğu kadar tahliye eder.Tokmağın ağırlığı ayarlar tahliyenin dozunu.
Kamil insan bu üç duyguyu dengeli ve uyumlu bir şekilde kullanmalıdır.
Sözünü, davranışını, tavrını iyice içinde pişirmelidir.
Ham söz ve ham hareketi salmamalıdır aleme.
Ya da düdüklünün düdüğünü tamamen kapatmamalıdır.
Düdüğü tamamen kapatanlar cinnetle patlayanlardır.
Contası bozuk , ya da kapağı olmayanlar da çiğlikleriyle perişan ediyorlar kendilerini ve çevrelerini.
‘İşlerin hayırlısı vasat olandır’ buyurur Allah Resulü.
Kuvveyi akliye, kuvveyi gadabiye ve kuvveyi şeheviyemizi düdüklü tenceremizde pişirelim.
Pişirelim ki ; kuvveyi akliyemiz vasatı olan hikmet(hakkı hak bilir, imtisal eden; bâtılı bâtıl bilir, içtinap eden) mertebesinde olsun , ifradı cerbeze(hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olmak) , ya da tefridi (hiçbir şeyden haberi olmaz) gabavet olmasın.
Pişirelim ki ; kuvveyi gadabiyemiz vasatı olan şecaat(hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz) mertebesinde olsun,ifradı tehevvür(ne maddî ve ne mânevî hiçbir şeyden korkmamak) ya da tefridi cebanet(korkulmayan şeylerden bile korkmak) olmasın.
Pişirelim ki; kuvveyi şeheviyemiz vasatı olan iffet(helâline şehveti var, harama yoktur) makamında olsun , ifradı fücur(namusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olmak) yada tefridi humud (ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası olmayan) olmasın.
İşte o zaman her gün 40 defa Rabbimize bizi iletmesi için dua ettiğimiz Sırat-ı Müstakimi tarif eden hikmet-şecaat-iffet mertebelerine nail oluruz.
Rabbim hepimizi nimetlendirdiği kulları olan Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihlerin yolu olan Sırat-ı Müstakime iletsin ve o yoldan ayırmasın ve o yol üzerinde son nefesimizi teslim etmemizi nasip ve müyesser eylesin.
Mevlana, Hoca Efendi ve Diğerleri…
Okyanus mu, Kuyu mu?
Acı mı, Tatlı mı?
Kötü Koku Kimden Geliyor?
Evde Oturan ERKEN Ölür!
Acıya/Musibete Ağlamanın Etkisi
Dinin Geleceği
Kendi Ekseni (Egosu) Etrafında Dönmenin Usulü
Doğa’dan Allah’a…
Hiçbir Başarının Bedeli “Şerefimiz” Olmamalı!