DOLAR
40,68
EURO
47,01
STERLİN
54,22
GRAM
4.424,71
ÇEYREK
7.245,62
YARIM ALTIN
14.536,56
CUMHURİYET ALTINI
28.938,18

Ellerimizle Yaptığımız Altın Kafeslerimiz

 

 

Bülbülü altın kafese koymuşlar,

"Ah! Özgürlük” demiş.

Oysa "altın kafes” bülbül için tam bir konfor alanı.

Her ihtiyacı veriliyor, hiçbir tehdit yok…

Ama bülbüle kanatları bir kafeste kalması için verilmemiş…

Kafeste şart değil.

Atlas okyanusunda Atlantisia adasında yaşayan ve ismini adadan alan "atlantisia” isimli kuş, adada kendisine yönelik hiçbir tehdit olmadığı için uçmayı unutmuş durumda.

Zira atlantisia adayı kendine "altın kafes” yapmış.

Gemilerde öyle.

En güvenli alanları limanlar ancak hiçbir gemi limanda beklemek için yapılmaz.

Onun asıl hedef ve gayesi açık denizlere açılmaktır.

Bu iki örnek açısından bakıldığında;

Sürekli kendine "konfor alanı” oluşturmaya çalışan insan, kendi "altın kafesi” ni yapıp oraya kendini mahkûm eden bir zavallıdır.

Allah kendini her gün yenileyip tazelediği (Rahman,55/29) kâinat kitabı üzerinden kendini tanıtıyor.

Kur'an-ı Kerim bu her gün yenilenen ve tazelenen kâinat kitabından nasıl etkin istifade edeceğimize dair rehberlik yapıyor.

"Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ki O, ölüleri elbette dirilticidir. Çünki O, herşeye hakkıyla gücü yetendir.” Rum, 30/50.

Rahmet eserlerini görmek için sürekli bir hareket halinde olmak gerekiyor.

"Konfor alanı/Altın kafes” insanın bizzat eli ile nefis ve şeytan koalisyonunun rehberliğinde yaptığı mağarasıdır.

Bu mağara, bazen ailesi, bazen işi, bazen kariyeri, bazen işyeri, bazen arkadaş çevresi…

Bu altın kafesin güncel sonuçları demans ve alzheimer v.b. zihinsel hastalıklar olarak ortaya çıkıyor.

Kullanılmayan kasın erimesi gibi (atrofi) aktif kullanılmayan beyin de atrofiye uğruyor ve kendini iptal ediyor.

Zira kâinatta israf yok; kullanılan (şükredilen) artırılıyor, kullanmayanı (şükretmeyen) büyük bir azap (alzheimer/demans) bekliyor. (İbrahim, 14/7)

Misaller çoğaltılabilir…

Çevremizdeki en değerli şeylerde dâhil, her şey güneç ışığı gibidir, hayat verir.

Ancak siz o güneş ışığını mercekle bir yere odaklarsanız, yakar.

"Dünyada her şey zehirdir. Önemli olan dozdur.” (Paracelsus, 1493-1541)

Bu sebeple "vasat ümmet” olarak her şey de ifrat ve tefritten uzak orta yol tavsiye edilmiştir.

Kur'an rehberliğinde her yeni günde bizim için tazelenip yenilenen kâinat kitabından azami düzeyde istifade etmek için;

3 okuma, 2 dinleme, 1 yazma, bazen konuşmanın, ara sıra paylaşmanın eşliğinde "altın kafes/konfor alanı” ndan çıkıp sürekli bir hareket halinde olmak gerekiyor.

Hicret bu sürekli hareketin adıdır.

Yol eğitir, hicret olgunlaştırır, sabır kemale erdirir.

Sözü âlemlerin Rabbine, Allah'a bırakalım, bakın hareketin önemini nasıl vurguluyor:

"Mü'minlerden engel sahibi olmaksızın oturanlar ve Allah Teâlâ'nın yolunda mallarıyla, canlarıyla mücâhedede bulunanlar asla eşit olmazlar. Allah Teâlâ malları ile ve canları ile cihada atılanları, oturanlar üzerine derece itibariyle tafdil buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ hepsine de mükâfatın en güzelini vaadetmiştir. Ve Allah Teâlâ mücahit olanları, oturanlar üzerine pek büyük bir mükâfaat ile tercih kılmıştır.” Nisa, 4/95.

Kur'an-ı Kerim hep, yatan değil; "koşan adamlar” dan bahseder.

Adiyat suresi de özetle şunu söylüyor:

Ne mutlu o tozu dumana katarak koşturanlara,

Yazıklar olsun boş durarak koşanların tozu dumanını yutanlara…


Yazarın Diğer Yazıları