Makale

Dostlar hayatın bizleri nerede ve nasıl imtihan edeceğini bilmeden yaşanılan bir hayatın yolcularıyız. Böylesi bir süreçte hesabına tahammül yetiremeyeceğimiz hiç bir tavrın, düşüncenin veya sözün arkasında olmamaya özen gösterelim.

BÖYLE HATTAT GÖRÜLMEMİŞ

Kitapların Efendisi Ali Emiri bizzat kendisinin çıkardığı tarih ve edebiyat mecmuasında nefis mi nefis bir makalede İstanbul'da meydana gelen yangınlar nice kitapları yok ettiğini yana yakına anlatır, verdiği hazin örneklerde "muhibban-ı kitab”ın ve "mecan'in-i kütüb”ını bir yangında kendisinin çıkardığından bahseder.

İstanbul'u kasıp kavuran yangınlardan biride o tarihlerde Kabasakalda çıkar. Bayezit Devlet Kütüphanesinin ilk müdürü ve hafız-ı kütübü büyük hattat Tahsin Efendi'nin hazineler değerindeki kitablarını da bir anda yok eder. Hele bunların içinde Kuran-ı Kerim vardır ki, Hattatlar'ın hassaslarından Yakut-ı Müsta'sımi'nin o mübarek ve muallâ kalemiyle yazılmıştır. Ali Emir'i Efendi aynı yazısında işte bu kelamı kadime büyük bir hayranlık duyduğunu,” cep delik cepken delik, kalmadık metelik” diyerek dolaşan insanlardan olmasına rağmen üç yüz lira teklif ettiğini, fakat Tahsin Efendi'nin vermediğini gözyaşlarını kaleminin mürekkebine katarak anlatır.

İsterseniz İslam dünyasını bu en büyük Hattatında bir iki cümle ile söz edelim:

Nefes zade İbrahim Efendi tarafından kaleme alınan, Kilisli Muallim Fırat tarafından tasih ve tertip edilerek yayınlanan "güldüzar-ı savab”ın verdiği bilgiye göre, yakuk-ı musta'sımın, abbasi halifelerinden musta'sım Billah'ın kölesi olduğu için bu ismi aldı. Rivayete göre Amasya'da doğdu. Şöhreti bütün dünyayı tutan ünlü hattat ilim ve fazilet bakımından büyük bir mevki kazandı. Talebelerini teşvik etmek amacıyla iki beyitlik Fahriye şöyledir:

"Hattatlıkta bana benzer biri varsa bana gösterin. Şark beldelerinde benim benzerim yoktur. Garpta benim kadar yazıya çalışmış kim vardır?”

Hayatı boyunca bin Mushaf-ı Şerif yazan Yakut-ı Musta'siminin yüz seksen yıl yaşadığı söyleniyor. Bu rakam belki Mübalağalı olabilir. Ama bazı müstesna zatların, istisnai bir ömür sürdükleri biliniyor. Otuzlu yıllarda vefat eden Bitlis'li Zaro Ağa bile yüz altmış yıl yaşamıştı.

 

BEKRİ MUSTAFA HAZRETLERİ (!)

Valla az buçuk tarih okuyan herkesin bildiği mevzudur. Bekri Mustafa nam-ı ser-hoş 4. Murat zamanında yaşamış, akşamcıların piri olan bir zattır. Hatta kendisinin 4. Murat'ı içkiye müptelalık derecesinde alıştırdığı, 4. Murat'ın onun ölümüne çok üzüldüğünden anısı için kendisini ilk tanıdığı mekâna yani Yemiş iskelesi denilen yere bir türbe yaptırdığı söylenir. Tabii ki bu söylentileri doğrulama imkânım yok, lakin Yemiş iskelesi denilen yer bugün İstanbul Ticaret Üniversitesinin veya eski "İstanbul Ticaret Odası"nın bulunduğu yer olup Bekri'nin mezarının buralarda olduğu söylenir. Hatta İstanbul üzerine yaptığı incelemelerle bilinen Jak Delon "Balat ve çevresi" adlı çalışmasında Bekri hakkında şu bilgileri verir; "Akşamcılar Bekri baba derlermiş, kendi aralarında para toplayıp mezarını çiçeklendirirlermiş. Yemiş iskelesine Midilli ve Sakız'dan mastika şarabı getiren denizciler Bekri Baba'nın başında mum yakarak yolculuklarının fırtınasız geçmesi için dua ederlermiş. Hatta denir ki birçok kadın kocalarını rakı illetinden kurtarması için Bekri Baba'nın mezarına adak adarlarmış".

Haa bunca tantanaya ne hacet diye sorarsanız diyeceğim o ki geçenlerde Evliya Çelebi'nin seyyah olmasına vesile olan Ahi Çelebi camiinin arka taraflarında bir türbe var ki giriş kapısı üzerinde "Bekri Baba hazretleri" ibaresi okunuyordu. Bu zatın hazretliği elbette görecelidir. Ancak tarih özürlü halkımız Bekri'nin "hazretliğinin" nereden geldiğini bilmeden türbesine adak adamaya kalkıp Eyyub sultan hazretlerinden sonra duası en makbul salih kullardan deyü türbeye şenlendiriverirse olacak komediyi hatırladığımda gülmeden de edemiyorum. İşte o türbe. Yaşayan değerlerine sırt dönen, onları tanımayan milletimiz işte böyle teri gelir ölmüş sarhoşlarından hazretler türetir. Fazla söze ne hacet bizde herhalde artık toplum psikolojisini, ilgilendiren konularda bizlere çözüm üretecek bir türbe aramaya başlasak iyi olacak(!)


Yazarın Diğer Yazıları