ÂKİF, İSLÂM’IN KALESİ TÜRKİYE’DİR, OSMANLIDIR. (2)

Söz konusu Âkif olunca yazılar bitmez. Gönül dostları devreye girince, vatan millet âşıkları gündeme gelince, ârifler, Kâmiller, dilârâ insanlar mevzu bahis olunca bir değil, birkaç yazı yazılsa bile azdır. Bu yüzden Milli şairimiz ile ilgili sohbete bugün de devam ediyoruz.

 

Âkif'in torunu Selma Argon, dedesi ile ilgili hatıralarında bilinmesi gereken, bizim yanlış bildiğimiz önemli noktalara temas ediyor;

"Dertli olmayan, bir şeyi dert edinmeyen kişi o işleri yapamaz. Dedemin derdi de milleti ve vatanıydı. Derdi büyüktü ama bedelini ödemeye razıydı. Dertlerinde şahsî menfaati yoktu. Makam, mevki, para derdi hiç olmadı. İstiklâl Marşı için verilen fakat onu kabul etmediği ödülü hatırlatıp” ‘Bari o paranın birazını kabul etseydin de bir pardesü aldaydın' diyen arkadaşına bile üç ay küsmüştür. Milletinin, vicdanının sesi olmuştur. ‘Ağlarım, ağlatamam…' demesi de bundandır. Âkif'i anlayarak anmak, onu tanıyabilmek için çok önemlidir. Bir satırı bile neden yazdığını iyi anlamak lâzım. Safahat'ı çok iyi okumak lâzım. Çünkü Safahat bir yönden onun hayatıdır. Âkif vatan şairliğiyle sınırlı kalmayıp yaşadığı hayatı anlatan şiirler de yazmıştır. Mesela çocukları çok iyi tahlil etmiş, onlara dair çok güzel şiirler yazmıştır. Ailesinden de bahsettiği şiirleri vardır. ‘Ne gördüysem onu yazdım' demesi de Safahat'ın gerçek olduğunun bir kanıtıdır.

 

Dedemin babası Müderris Tahir Efendi'dir. O dönemde iki Tahir vardır, ona Temiz Tahir efendi demişler. Tahir de temiz anlamına geldiği için ‘Tertemiz Tahir Efendi' ortaya çıkıyor. Annesi, Buhara'dan hacca giden ve Amasya'da vefat eden Şirvani Rüştü efendinin kızı Emine Şerife hanımdır. Tahir Efendi; ilk kocası vefat eden Emine Şerife hanımın ikinci eşidir. Babası Tahir Efendinin babası ise Rumelili, Arnavut kökenlidir.

Dedem ailesini, ‘Annem çok ibadetine düşkün bir hanımdı, babam da öyleydi. İbadetin verdiği zevkleri heyecanla tatmışlardır' diye anlatır.

Şair Sezai Karakoç'un Âkif'i; ‘Baba soyu Rumelili, ana soyu Buharalı, doğuş yeri Fatih. Yani tam bir doğu İslâmlığının, batı İslâmlığının ve Merkez İslâmlığının sentezi bir çocuk” diye nefis bir tarif yapmıştır. Dedem ve ailesi bundan daha güzel anlatılamazdı'.

Annesinden duyarlılık, sağduyu, kendini ülkeye adayışı, şairliği getirmiş, babadan ise Akif'e, ataklığı, savaşkanlığı, yılmaz ve her vuruşmada daha da çeliklenen gözüpekliği, savaş adamlığı, korkmazlığı, dava adamlığı kazandırıp ürkmeden, umutsuzluğa düşmeden, yeise sürüklenmeden düşünmeyi öğretmiştir.

Dedem, insanları çok iyi anladığı için kendisini de onlara çok iyi anlatmış, Millî Mücadele'yi anlatmada büyük başarı göstermiştir. Balıkesir'deki vaazlarından dolayı İstanbul tarafından görevinden istifa ettirilse de umurunda bile olmaz. Sonra da Ankara'ya davet edilir. 12 yaşlarında olan Emin dayım da yanında Ankara'ya gitmiş küçük bir kahramandır. Cepheye silah taşımış, çocukluğunu Millî Mücadele'nin içinde geçirmiştir.

İstanbul işgal altındayken Âkif, arkadaşı Eşref Edib ile Sebülü'r-Reşad'ı çıkarıyor ve dergi istihbarat bürosu gibi kullanılıyormuş. Derginin 70 bin kadar basılıp İslâm âlemine, hatta Rusya'ya kadar dağıtılıyormuş. Sebülü'r-Reşad, Millî Mücadeleyi İslâm âlemine duyurunca, Anadolu'ya altın ve para desteği gelmiş, hatta oralardan gelip Çanakkale'de şehit olmuşlardır. İslâm'ın kalesi Türkiye'dir, Osmanlıdır; dedem Âkif de İslâm Birliği çalışması yapmıştır. O, Batı'nın ilmine hayrandı ama asla onlara güvenmezdi. Emin dayımın ‘Babam Mehmet Âkif' adlı kitabında, Casus Mustafa Sabir'in deşifre edilip ortaya çıkarılması ve Mustafa Kemal Paşa'nın hayatının kurtarılması, Emin dayımın gelen bir mektubu okuyup sonra babasına göstermiş, o da Adnan Adıvar ile beraber şifreleri çözmesiyle olmuştur.

Hâlâ dedemi İttihat ve Terakkici diye kötüleyenler, hain ilan edenler var. Oysa dedem hiçbir zaman İttihat ve Terakki'ye üye olmamış. Ama 3-4 ay kadar onlara ders vermeye gitmiş ve üyelik yeminlerini değiştirmiş; fakat onların yanlış yolda olduğunu görünce de ayağını çekmiştir. Aslında o dönemde oraya girmeyen tanınmış kimse yoktur. Ama dedem oraya üye olmamasına rağmen halâ hedef gösterilir.

Mustafa Kemal, insanları inandıracak tek kişi olduğuna inandığı Âkif'i Ankara'ya çağırmış; dedem kalemiyle, ruhuyla cepheyi yaşamış, Millî Mücadeleye manevî liderlik yapmıştır. Mustafa Kemal de Millî Mücadele'nin taktik dehasıdır.”

Âkif'i iyi anlamalı ve gençlere iyi anlatmalıyız. Unutmayalım ki, vatan, millet ve İslam davasına sahip olan değerlerimizi gelecek nesillere doğru anlatmazsak, vebali ağır olur.

TYB Konya Şubesini tebrik ediyorum; değer yargılarımıza önem verdiği, geçmişten günümüze köprü kurduğu, hassasiyetlerimize sahip çıktığı için.

 

 

Dostlar Meclisi Bizim TYB!

 

Kültür Edebiyat, ilim okulu,

Sevgiler dostluklar, kardeş kokulu,

Doğruya çevirir, yanlış akılı,

Dostların meclisi, bizim TYB!

 

Tüm düşmanlıkları, törpüler atar,

Ârif gönüllere irfanlar katar,

Meşk muhabbetinde, dilârâ yatar,

Dostların meclisi, bizim TYB!

 

Can pervanelere, adanan candır,

Canana sevk eden, bir heyecandır,

İlim damarında, dolaşan kandır,

Dostların meclisi, bizim TYB!

 

 

Kalemin kılıçtan, keskindir senin,

Aklını terletir, her bir neferin,

Haktan ödüllüdür, ilim seferin,

Dostların meclisi, bizim TYB!

 

 

İlim bahçesinde, bir bahçıvandır,

İrfan pınarında, o bir civandır,

Nefse yüz vermeyen, bir pehlivandır.

Dostların meclisi, bizim TYB!

Yazarın Diğer Yazıları