Arz-ı Mev’ud (Vaad Edilmiş Topraklar)

İbranice'de, "Eretz Israel” (İsrail Diyarı) denilen bu bölge Ahd-i Atikte, "Ken'an diyarı”, "diyar”, "gurbet diyarı”, "memleket” diye de zikredilir. İkinci Mabet döneminden itibaren ise, "Arz-ı Mev'ud” diye adlandırılmış olup Ahd-i Cedid'de de bu isimle geçmektedir.

Kitab-ı Mukaddes'te Hz. İbrahim'e yapılan vaadde, "Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar olan bölge.” Hz. Musa ve Yeşu'a yapılan vaadde, "ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak” denilmiştir.

Arz-ı Mev'ud; Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakub ve Hz. Musa'ya ve onların nesline ebedi mülk ve miras olarak verilmiştir.

Arz-ı Mev'ud'a sahip olmanın, orayı ebedi mülk ve miras olarak almanın şartları, Rab Yahova ile İsrail oğulları arasında değişik dönemlerde yapılan ahidlerle tespit edilmiştir. İsrail oğulları bu ahidlere uymaları şartıyla vaade hak kazanacaklar, aksi halde bundan mahrum olacaklardır.

Arz-ı Mev'udun sınırları Ahd-i Atik'te daha ayrıntılı olarak şu şekilde verilmektedir; Güney sınırı; Tsin çölünden Edom boyunca olacak ve cenup sınırınız, Doğuya doğru Tuz denizinin ucundan olacak, sınırınız Akrabbim yokuşundan Güneye doğru dolaşacak ve Tsin'e geçecek ve onun uçları Kadeş- Barnea'nın Güneyinde olacak ve Hatsar- Addar'a çıkacak, Atsmon'a geçecek, sınır Atsmon'dan Mısır vadisine kadar dolaşacak, uçları deniz yanında olacaktır.”

 

Buradaki Tsin çölü; Kadeş'in kuzey doğusunda yer almakta ve Arz-ı Mev'ud'un güney sınırını teşkil etmektedir. Tuz denizi; bugünkü ölü denizdir. Akrabbim yokuşu; ölü denizen güneyinde, bugünkü Nakb es Safa, Hatsar –Addar, Kadeş- Bernea'nın kuzey batısındaki Vâdil Kudeyrat, Atsmon; Vâdil Kudeyrat'ın batısındaki yerdir. Mısır vadisi; Gazze'nin güney batısından Akdenize açılan Vâdil Ariş'tir.

Arz-ı Mev'ud'un Batı sınırı; Büyük Deniz ve onun kıyısı olacaktır. Bu deniz, Akdenizdir. Kuzey sınırı; Lübnan olarak belirtilmektedir. Ayrıca bu sınırın, Güney Anadolu'daki Toros dağları olduğu da ileri sürülmektedir.

Görülüyor ki İsrail, Arz-ı Mev'ud düşüncesiyle adı geçen yerlere tahakküm etmenin gayreti içindedir. Onun için Orta Doğu'da; huzurun, barışın, kardeşliğin sağlanmasını istememekte, yeryüzünü Siyonistlerin yöneteceğine ait kanaatleri yaygındır. Bu yüzden her Alana el atmakta, herkesi kendisine ram etmenin yollarını aramaktadır.

 

Yahudilerin en etkin olduğu memleket İngiltere'dir. Dünyada en büyük Müslüman ve Türk düşmanı da İngilizlerdir. Osmanlı devleti'nin yıkılışa doğru gittiği o günlerde, İngiliz devlet adamları; osmanlı'dan Filistin'i koparıp, yahudileri memnun edip, İsrail devleti'nin kurulmasını istemektedirler. 1860'lı yıllarda Rus çarı II. Aleksandır'ın bir suikast sonucu öldürülmesi İngilizlerin ve Yahudilerin ekmeğine yağ sürdü.

 

Osmanlı devleti, Yahudilerin Filistin'den arazi almalarını yasakladı. Fakat çeşitli hile ve yollarla Yahudiler buralardan toprak aldılar. Sahte pasaportlar çıkartıp, Avrupa devletlerinin vatandaşı statüsüne girdiler. Güvendikleri Filistinlilerin üzerine tapuları kaydettirdiler. Hıristiyanlara ait vakıflar kurarak emlak aldılar. Büyük oranda rüşvet dağıtarak bir yolunu bulup toprak edindiler. Arap halkı da, başta II. Sultan Abdülhamit olmak üzere Osmanlı devlet adamlarının sözlerini ve ikazlarını tutmadılar. Tarlalarına 3-5 misli para verilince hepsinin gözü kararmış ve topraklarını satıp, paralarını da Yahudilerin açtığı bar, pavyon, eğlence ve fuhuş yerlerinde harcamışlardır. Yani paralar Yahudi'ye geri dönmüştür. (KAZIM ÖZTÜRK: İSRAİL İHANETİ VE GAZZE, NKM, 2010)


Yazarın Diğer Yazıları