Feragat Ahlakı

Feragat ahlakı denilince, özverili davranış, ötekine karşı sorumluluk, gönüllü iyilik… anlaşılır. Bir arkadaşımız bize; “bana bu konuda yardım eder misin?” dediği vakit; “karşılığında ne var? bu yardım karşılığında benim menfaatim ne?” diyor muyuz? Veya; “ülkemizden terör gitsin, analar ağlamasın, gözyaşları akmasın, bu konuda hükümete kim yardımcı olacak?” diye istek gelince; “bana ne veya bize ne, hükümet halletsin. Biz böyle bir işe girersek karşılığında para var mı para? Para olmadan parmağımı kıpırdatmam” mı diyoruz?
“terörün bitmesini biz de istiyoruz” diyerek meydanlarda ahkâm kesmek mi? Yoksa; gerçek anlamıyla her zaman ve her zeminde ülke ve insanların menfaatine olan uygulamalarda elini taşın altına sokmak mı? Doğrudur?


Hayatımız boyunca hangi işimizde özverili davrandık? Hayatımızın güzelleşmesi, huzurlu bir hayat sürmek için işlerimizi “Allah rızası”na uygun yapıyor muyuz?
Hep izlerim ve izlemeye devam ediyorum; dün, “yazar, düşünür, toplumun manevi dinamikleri” dediğimiz, bugün; “Âkil insan” olarak devreye giren insanların yaptıkları tamamiyle feragat ahlakına uygun bir davranıştır. Tabii ki, âkil insanlar bir sembol! Ülkeye hizmette, insanlığa yararlı iş yapmakta, âkillerin yolunda gidecek çok yiğitler tanırım. Feragat ahlakına sahip sayısız insan var bu ülkede! Eğer öyle olmasaydı bugün ülkedeki bu güzellikleri göremezdik!


Feragat ahlakına nasıl mı sahip oluruz? Hiçbir zaman yaptıklarımızda; çıkarı, menfaati, parayı, makam ve mevkiyi öne çıkarmamak. Yüzlerimizden maskeleri çıkarmak. Gelen ağam giden paşam anlayışından uzak kalmak. Yalanı, iftirayı, başkalarını karalamayı kenara bırakmak. Başkalarına yaranmak, “görünmek” için çaba harcamamak. Samimi olmak. Sorumluluk içinde bulunmak. hayatın, sağlığın, vücudun ve her şeyin bize emanet edildiğini bilmek.
“iltifat, marifete tabidir” denir. İltifata mazhar olmak istersek, önce bizim kendimizi, mrifetimizi göstermemiz gerekir. iltifat devreye girince; ilk başta para ve makam, iktidar hevesi, oy alabilme düşüncesi, halka şirin görünme…akla gelmemeli. Becerimizi, yeteneğimizi, hizmet ruh ve aşkımızı, samimiyetimizi, sorumlu olduğumuzu göstermek şarttır.


Yukarıda, “görünme” cümlesinden anlaşılan; samimiyetsiz davranmak, riyakarlık içinde olmaktır! Bizim başımıza bela olan işte budur! Takip edin siyasileri, izleyin politikacıları… kimin samimi, kimin maskeli olduğunu yaptıklarına bakınca anlarsınız.  “baldıran zehiri içmeyi”, “iktidardan düşmeyi” göze alabilecek kadar tehlikeli ve netameli bir konu olan, “Çözüm süreci”nde olanları milletçe görüyoruz! Hükümetle muhalefetin birbirine girdiği bir zamanda yapılan anketlerden çıkan sonuçlar, “çözüm süreci”nin ne kadar doğru olduğunu göstermektedir.


Ülkemizin Âkil insanlarının yanında yer almak, onların, “feragat ahlakı” ile ahlaklanmak, bu çok sıkıntılı olan dönemde; sıkıntılara, tehlikelere, hayata mal olacak risklere girmek, yarın hepimizin barış dolu bir ülkeye uyanmamız demektir! Ön yargılara, peşin hükümlere, olmayana ergi metodu uygulamaya gerek yok.
Birkaç aydır şehit cenazesi geliyor mu? Hepimiz daha önce; “yeter artık bayrağa sarılı şehit cenazesi istemiyoruz, artık analar ağlamasın, gözyaşları sel olmasın…” demiyor muyduk? Hatta şunları da demedi mi muhalefet; “bu hükümet döneminde terör arttı, her gün şehit cenazeleri geliyor!” tamam işte, şimdi bu fırsatı değerlendirme zamanı geldi. Üç aydır böyle bir acı yaşamıyoruz! Yoksa siz terörün bitmesini istemiyor musunuz? Yoksa; kandan, bombaların patlaması, okulların terörle birbirine girmesi, ülkenin terörle başını ağrıtmasından memnun musunuz?


Terör bittiği zaman, bugünkü iktidar yönetimden gittiğinde- Bülent Arınç’ın; “eğer ülkeye zarar verici bir hata yapmazsak bu millet bizi bırakmaz” dediği gibi, halk bu iktidarı bırakmayacaktır- gelecek olanlara rahat bir ortam sağlanmayacak mı? Feragat ahlakına sahip olanlar, bu düşüncelere girer.
 


Yazarın Diğer Yazıları