GÖNÜLLERİMİZDE DEPREM NE ZAMAN BİTECEK?

 

Geçen yıl 06 Şubat'ta; "Asrın elaketi” dediğimiz ve 11 ilimizi vuran depremler yaşadık! Binlerce vatandaşımızı şehit verdik. Bir o kadarı da ruhi yönden yıprandı. Elbette ölenlere gözyaşı döktük, ağladık, ıstırap çektik. Allah, bir daha böyle afat vermesin diye dua ediyoruz.

Bir anda her şey yerle bir oldu. Biraz önce hayatta olanlar, aniden karanlığa ve enkaza gmüldü. Enkazların altı mezarlığa döndü. Kimi elini, kimi ayağını kaybetti. Bunlar işin sadece görünen yönü. Bizim bilebildiklerimiz, duyabildiklerimiz, hissettiklerimiz… ya perdenin gerisi? Aklımızı aşan, idrak sınırlarımızı zorlayan, maddi düşüncelerimiz dışında kalan ruhi ve manevi ahvalimiz ne durumda?

Elbette mal canın yongası. Amenna ama malı kazanabilmek, eski huzurumuzu elde edebilmek, ağzımızın tadının tekrar yerinde gelmesi, ailelerimiz, çoluk ve çocuğumuzla yine şen şakrak bir hayat sürmemiz mümkün değil mi? "Şen şakrak hayat” derken; nerde akşam, orda sabah, ye, iç, tepin, şuursuzca hareket et…demek istemiyorum.

İslamî hassasiyet içinde, Allah'ı unutmadan, manevi yaşantıyı es geçmeden, Kur'an'a yan bakmadan, ezan sesinden rahatsız olmadan, bizi yaratanın istekleri doğrultusunda, Hz. Peygamberin; "Beni Hud suresindeki: "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti yaşlandırdı” dediği istikamette bir hayata sahip olmak, bizi çepeçevre kuşatan ve asla O'nsuz olmayan, olmayacak olan bir kainat nizamı içinde insanca hayat sürmektir kastım.

İbrahim Ethem'e yanındaki insanlar soruyor:

"-Üstadım, bir insanın hayatı nasıl olmalı?”

İbrahim Ethem'in cevabı kısa ve net:

"-Son nefeste nasıl olacaksa öyle olmalı”.

 

Tahir'ül Mevlevi;

 

"Eli boş gidilmez gidilen yere,

Rabbim boş gelmedim suç getirdim,

Dünyalar çekemezken bu ağır yükü,

İki büklüm sırtımda pek güç getirdim” der.

 

 

Cahit Sıtkı tarancı da;

 

Neylersin ölüm herkesin başında,

Uyudun uyanamadın olacak,

Kim bilir nerde nasıl kaç yaşında,

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında” diyerek bize nasıl bir hayat içinde olmamızı anlatıyor.

 

 

İslamî hayatı kendimize rehber edinirsek gönüllerimizde deprem bitmiş olur. Çoraklaşan, sarsıntı geçiren, bunalıma girenlerin sığınacağı tek liman İman limanıdır.

İmanî duygu olduğu azaman; yalan, iftira, ayak kaydırma, fitne, terör, dünyayı kan gölüne çevirme, katliam, evreni Cehennem yapma… gibi şeytanî ve tagutî anlayışlar yok olur.

 

 

Hep Yaş Dökeriz!

 

Terazi bozuldu, ibreler kaydı,

Samimiyet hasta, hep yaş dökeriz,

Dünyamız kirlendi, hissizce koydu,

İnsanlık iflasta, hep yaş dökeriz!

 

Gönüllerde tipi, sanki kış gibi,

Ruhlarda tufan var, bir akış gibi,

Elveda söyleyen bir bakış gibi,

Sevgiler arasta, hep yaş dökeriz!

 

Makamla mansıpla savruluyoruz,

Riyakâr tiplerden yoruluyoruz,

Muhabbetsizlikten kavruluyoruz,

Beşeriyet yasta, hep yaş dökeriz!

 

İlimden habersiz cahil bireyler,

İhsanı olmayan bilmem ne eyler,

Duygular felç oldu ruhsuz her şeyler,

İrfanlar iflasta, hep yaş dökeriz!

 

 

 

Çok Günahı Var!

 

Garip gurabanın bizde ahı var,

Hali sormayanın çok günahı var,

İçinde bir boşluk her gün vahı var,

Candan sarmayanın çok günahı var!

 

Allah'ı anlatıp şuur vermedik

İçtenlikle sevip gönle girmedik

Mana kapısından bakıp görmedik

Öze varmayanın çok günahı var!

 

Her zaman nefret ettik hep dışladık,

Hiç örnek olmadık sıkça taşladık,

Her an iteledik ve de fişledik,

Gönle girmeyenin çok günahı var!

 

Kalbe sevgileri aktıramadık,

Kur'an'a saygıyla baktıramadık,

Barış ışığını yaktıramadık,

Şuur vermeyenin çok günahı var!

 

Samimi olmadık riyaya koştuk,

Kur'an'ı bıraktık batılla coştuk,

Dünya yalanına şaştıkça şaştık,

Hakka ermeyenin çok günahı var! (07 ŞUBAT 2024)

 


Yazarın Diğer Yazıları