İNSAN-I KAMİL (2)

 

 

 

İnsan-ı Kamil; olgunluk, sözü dünlenir, kanaat önderi pozisyonunda, herkesin sevip saydığı, itibar ettiği, akıl danıştığı gönül insanıdır. Toplumları kamil insanlar güzelleştirir. Medeniyet, kamil insanlarla varlık gösterir. Allah, kamil insanlara ayrı bir meziyet lütfetmiştir.

Pekiyi bizler kamil insan olabilir miyiz? En azından onların sahip olduğu güzellikleri üzerimizde taşıyamaz mıyız? Mesela dün sözünü ettiğim, dert taşımak, dertli olmak konusunu kendimize iş edinemez miyiz? Bugün anlatacağım ve Mevlana'nın da en çok üzerinde durduğu bir ahlaki güzellik olan; Alçakgönüllü oluşu kendimize mal edemez miyiz?

Çok mu zor bunları edinmek, bu güzellikleri üzerimizde taşımak? MEVLANA'NIN TEFEKKÜR DÜNYASI kitabımızda bu konuyu şöyle ele aldık;

Alçak Gönüllü Olmak

 

Alçak gönüllülük; tevazu ile anlatılır. Ahlakın bir parçasıdır. Meyveli dalın başı öne eğik olur denir. Tevazu, ağırbaşlılıktır. Kendini, her şeyi bilir pozisyonunda görmek, halk tabiriyle ukalalık yapmak kimsenin tasvip etmediği bir tutumdur.

Alçak gönüllülük; miskinlik değildir. Alçak gönüllü olmak demek; her kötülüğe, her çirkinliğe, her olumsuzluğa; "Evet” demek değildir.

Sevgili peygamberimiz; "Bir kötülük gördüğünüz zaman önce elinizle değiştirmeye çalışın. Buna gücünüz yetmezse dilinizle değiştirmeye çalışın, buna da gücünüz yetmezse kalben gidermeye çalışın....” buyurur. Bu; doğru, güzel, ahlaki, ilahi emirlere ters olmayan, insanlara yararlı olan... Şeylere onay vermek anlamı taşır.

Alçak gönüllülük; kâmil insan olmanın bir boyutudur. Mevlana, Mesnevi'de bu konuyu şöyle ele alır:

"Yusuf'a karşı nazlanma, güzellik iddia etme. Yakupcasına niyaz etmek ve ah eylemekten başka bir şey yapma.”

"Baharların tesiriyle taş yeşerir mi? Toprak ol ki, renk renk çiçekler bitiresin.”

"Yıllarca gönüller yırtan, kalplere elem veren taş oldun. Bir tecrübe et, bir zaman da toprak ol.”

"Hangi hoş vardır ki nahoş olmamıştır? Yahut hangi tavan vardır ki yıkılmamış, yere serilmemiştir?”

"Ululuk, zehirli bir şaraptır. O şarapla aptal kişi sarhoş olur.”

"Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan, bak da gör; Âd kavmine o zehir neler etti?”

"Kılıç, boynu olanın boynunu keser. Gölge, yerlere döşenmiştir, o hiç yaralanmaz.”

"Ululuk; fazla ateştir a azgın! Kendini ateşe nasıl atıyorsun?”

"Yerle bir olan, bak hele, oklara hedef olur mu hiç?”

"Fakat yerden başkaldırdı mı, o zaman hedefler gibi çaresiz yaralanır.”

 

(MEVLANA'NIN TEFEKKÜR DÜNYASI/ KAZIM ÖZTÜRK/ Tebeşir Yayınları)

 

 

Affet Allah'ım!

Sırtımda kamburdur vebalim ahım,
Gider melalimi affet Allah'ım,
Gözyaşımı durdur çoktur günahım,
Düzelt bu halimi affet Allah'ım!

Günlerim karalı neşe katmıyor,
Suçlarım sıralı gaflet gitmiyor,
Nefsimse hevada günah bitmiyor,
Gör şu ahvalimi affet Allah'ım!

Ömür takviminden yaprak düşüyor,
Yıkan fırtınada canlar üşüyor,
Azrail durmuyor çağlar aşıyor,
Tutuver elimi affet Allah'ım!

Hamuşan anlatır canın sonunu,
Zamanlar bitirir günün sonunu,
Ölümler kapatır ünün sonunu,
Kazımî kulunu affet Allah'ım!

 

 

 

Anlatılmaz!

Sevgiler yazılmaz derinde saklı,
Hayatın özleri aşk anlatılmaz,
Canlarda gizlidir kalplerde ekli,
Gönülleri yakan meşk anlatılmaz!

Üç harfli bir hece tek bir kelime,
Cisimleri yoktur, gelmez elime,
Görenler şaşıyor benim halime,
Gözlerimden akan eşk anlatılmaz!

Ayrı ayrıdır hep toplumu ferdi,
Hepsinin farklıdır acısı derdi,
Muhabbetsizlikler cananı gerdi,
Beyinleri yakan ışk anlatılmaz!

El ele vererek açılan kapı,
Huzura amberler saçılan kapı,
Cennetlere doğru geçilen kapı,
Sonsuzluğun yurdu köşk anlatılmaz! (16 ARALIK 2022)

 

 


Yazarın Diğer Yazıları