Konya'dan Arakan'a Uzanan ller

Mevlana Mesnevi'den şöyle seslenir;
“Müminân ma'dud lîk imân yekî
Cismişân ma'dud likin can yekî”
Beden bir, ama organları çok. Bedenleri bir araya getiren, birleyip bütünleyen candır. Can giderse azaların hiçbiri kalmaz, hepsi ölür. Müminler de böyledir, hepsi bir büyük bedenin uzuvları hükmündedir. Niçin, çünkü hepsinin ortak bir canı var ve o can imandır. Nice hazinelerin bir araya getiremeyeceği kalpler imanla bir araya gelmiş, kardeş olmuştur. İman ipi kopmaya görsün, beden tespihi dağılır.
“Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol” diye seslenerek, bizlerin ruhuna, inanç değerlerine, bizi biz yapan, mümin olmanın gerekleri arasında; “Dicle'nin bir yakasında bir kurt kapsa koyunu, gelir adl-i ilahi Ömer'den sorar onu” anlayışı içinde olmak gerektiğini değişik varyantlarla anlatır.
Evet, bizler Mümin ve müslimiz! Bu konuda Yüce Mevla'ya ne kadar şükretsek az! Bu nimetin kadrini bilmeye mecburuz. Hamdolsun şu mübarek ramazan ayında yardımlaşma, destek olma, el uzatma, yanında yer alma, acısını paylaşma… hadiselerini yaşıyoruz! En güzel örneğini de Konya veriyor! Konya camilerinde Arakan'a toplanan yardımların parasal değeri 300.000 (Üç yüz bin) lirayı bulmuştur! Bu, sadece camilerimizden toplanan paralar! Diğer hayırseverlerin, diğer sivil toplum kuruluşlarının verdikleri bu hesaba dahil değil. eğer bunları da hesaba katarsak rakamaın nerelere varacağını varın siz hesap edin! Mevlana'nın yedi öğüdü olarak bilinen ve herkesin dilinden düşmeyen; “Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol” sözüne ne kadar da uyuyor!
“müminler ancak kardeştir” ifadesi, kuru, sözden öte geçmeyen, Kur'anda okunup geçecek bir ifade değil. Nerede bir Mümin ve Müslüman varsa, sıkıntı içinde kıvranıyorlarsa, gözyaşı döküyorlarsa, işkence altında inliyorlarsa bizim rahat ve huzur içinde iftar etmemiz vallahi haramdır! “ramazan yardımlaşma ayı, ramazan başkalarını gözetme mevsimi” söylemlerini, eyleme geçirmeye, kavli dualarımızı fiili duaya dönüştürmeye mecburuz.
Akrabalarımız arasında, mahallemizde, sokağımızda, ilçemizde, il'imizde, yurdumuzun bir köşesinde veya dünyanın herhangi bir yerinde muhtaç var da elimizi uzatmıyorsak, inancından dolayı baskıya maruz kalıyor, sürgün edilmek isteniyor, hayat hakkı tanınmıyorsa… hala bu, devam ediyorsa o zaman Müslümanlığımızı sorgulamamız gerekir! her gözyaşı, her ağlayan, güleni zor durumda bırakır. “çok şükür bu gün de doydum” demek İslâmî değildir! Hatta insani değildir. Sevgililer sevgilisi yüce Peygamberimiz neden durmadan; “ümmetî, ümmetî” çığlıkları atıyor? Neden cemaat önemli? Şunu sorabiliyor muyuz veya soruyor muyuz? “bugün soframda kaç tane aç, açık, muhtaç insan barındırdım? Kaç tane kırık kalbi tamir ettim?
Bu açıdan Mahalle iftarlarını önemsiyorum. Konya'da yıllardır devam eden ve bir gelenek haline gelen bu uygulama, gönüllerin tamiri, Dilruba anlayışının bir yansımasıdır diye düşünüyorum! Onun için Konya; “aranan şehir”, o bakımdan; “belde-i muhayyere” dir!
Buradan Konya böyle görünüyor, ya Türkiye nasıl görünüyor? En önce Arakan'daki zulme uğrayan Müslüman kardeşlerimize el uzatan Türkiye oldu! Hala yardımlar devam ediyor, devam edecek! Bu yardımlar yalnızca Arakan ile sınırlı değil. Hangi coğrafyada mğduriyete uğramış insan varsa oraya Türkiye'nin eli uzanmaktadır!  
Arakan veya bir başka yere uzanan elleri; “şehadet parmağının kalkıp; “Allah birdir, O'ndan başka ilah yoktur” söyleminin eyleme geçmesi olarak görüyorum!


Yazarın Diğer Yazıları