Osmanlı’yı Yıkma Politikaları

İslam ve Osmanlı Düşmanı Bir İngiliz Politikacı: William Ewart Gladstone
Çeyrek yüzyıldan fazla İngiltere siyasal yaşamının merkezi olan Hawarden Malikanesi’ne 19 Mayıs 1898 tarihinde hüzünlü bir hava hakim olmuştu. İngiltere’de dört dönem başbakanlık yapan, yalnızca İngiltere’nin değil, Avrupa ve Asya’nın kaderini ellerinde tutan, sevenlerinin ifadesiyle İngiltere’nin taçsız kralı “Muhteşem Yaşlı Adam” William Ewart Gladstone, Hawarden Malikanesi’nde hayatını kaybetmişti. Ülkede bulunan taraftarlarına göre Gladstone, derin Hıristiyan inancını toplumsal hayatına dahil eden ve politik görüşlerini ahlaki değerlerle bütünleyen muhteşem bir liderdi. Muhaliflerine göre ise o; kendisini üstün gören bir hilekar, bencil hesaplarını yüksek ahlaki değerler iddialarının arkasına saklayan bir insan, tutarsız ve çift kişilikli bir ruh hastasıydı. Hiç çekinmeden Londra gecelerinde hayat kadınlarıyla dolaşması ve bu ilişkilerini “kurtarma işi” olarak adlandırması, tutarsızlığının ve ruhsal dengesizliğinin bir kanıtı olarak gösteriliyordu. Sevilsin ya da sevilmesin, gerçek olan William Ewart Gladstone’un Kraliçe Victoria döneminin en büyük politikacılarından biri olduğu ve etkisinin modern dönem İngiliz siyasetçilerine kadar uzandığıydı. Nitekim İngiltere Başbakanı Tony Blair’in, yaptığı konuşmalarda politik ilhamını Gladstone’dan aldığını ve kahramanının Gladstone olduğunu söylemesi, onun İngiliz politik yaşamında ne denli uzun süre devam eden bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
19. yüzyılda İngiltere’de devlet adamlarına resmî tören yapılması geleneği yoktu. İlk kez Lord Palmerston için çok sıradan denilebilecek bir resmî tören düzenlenmişti. Gladstone’un 28 Mayıs günü yapılan defin merasimiyse muhteşemliği ve organizasyonun göz kamaştırıcılığı açısından bir ilkti. Westminster’deki bu cenaze merasimi, Gladstone’un sağlığında yaptığı toplantılardaki mahşerî kalabalığı aratmayacak bir katılımcıyla gerçekleşmişti. Avrupa ve Asya’nın kaderini ellerinde tutan bu adamın sağlığında olduğu gibi ölümü ve cenaze merasimi de Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezinde en ince ayrıntısına kadar takip ediliyordu. Ölümü Londra Büyükelçiliği’nden Sultan II. Abdülhamid’e acil kaydıyla bildirilmiş, cenazesine temsilci gönderilip gönderilmeyeceği sorulmuştu. Sultan II. Abdülhamid, iki ülke ilişkilerindeki hassas dengelere ve diplomasi kurallarına aykırı olmasına rağmen bu cenazeye Osmanlı temsilcilerinin kesinlikle katılmamasını emretmişti. Sultan II. Abdülhamid’i böyle bir tavra yönlendiren birçok sebep vardı. Her şeyden önce William Ewart Gladstone, bütün politik yaşantısını “Kuran-ı Kerim’in yok edilmesine” ve Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına adamıştı. O, 19. yüzyılın “Haçlı Savaşçısı”ydı ve politika onun için Haçlı Seferleri’nin yalnızca başka bir boyutu olmuştu.
Gladstone, hükümete katıldıktan sonra takip ettiği bütün politikalarını Hıristiyan-Müslüman çatışması zeminine oturtmuştu. Kırım Savaşı’nda İngiltere’nin geleneksel politikasına karşı çıkarak, Hıristiyan bir ülke olan Rusya’ya karşı Müslüman bir ülkenin desteklenemeyeceği tezini savunmuş, Maliye Bakanı olarak hazırladığı bütçe devlet gelirlerini azalttığı için İngiliz hükümeti savaşa girmekte geç kalmıştı. Diğer taraftan Eflak ve Boğdan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmasında yine onun etkisi vardı. Bulgar bağımsızlığının arkasında, Mısır’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılmasında, Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmelerinde, Afganistan’da, Sudan’da ve Ermeni milliyetçilik hareketlerinin gelişiminde yine onun ismi en önlerdeydi. Kendisinden sonra Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamaya yönelik politikaları takip ve organize eden James Bryce ve Francis Stevenson gibi politikacıların öğretmeni o olmuştu. Takip ettiği politikalarla İngiltere’nin geleneksel dış siyasetini tamamen değiştirmiş, başlattığı büyük kampanyalarla Türklerin Balkanlar’dan atılmalarına zemin hazırlamıştı. Osmanlı Devleti’nin 1877-1878 Rus Savaşı’na girmesinin ve bunun sonucunda yaşanan felaketlerin yolunu yine o açmıştı. 1875 yılında Bosna-Hersek’te başlayıp Bulgaristan’a sıçrayan ayaklanma olaylarını dünyaya büyük bir katliam olarak takdim ederken, iç politikada da Osmanlı taraftarlarını “katliama hizmet edenler” olarak tanımlamış ve hükümet üzerinde büyük bir kamuoyu baskısı oluşturmuştu. Bu baskı karşısında Başbakan Benjamin Disraeli, Osmanlı İmparatorluğu’nu destekleme politikasını bırakmak zorunda kalmıştı. Bu değişim Rusya’yı harekete geçirmiş ve Osmanlı Devleti için 93 Harbi bir felaket olarak ortaya çıkmıştı. Bu gelişmelerden dolayı Türk-İngiliz ilişkileri, William Ewart Gladstone öncesi ve sonrası olarak şekillenmişti. Sultan II. Abdülhamid’in, Gladstone’un cenazesine temsilci gönderilmesini istememesinin sebepleri işte bunlardı. William Ewart Gladstone, Türk-İngiliz ilişkilerinin kaderini belirleyen isim olmuştu. Onun Yakındoğu coğrafyasındaki politikalarını anlamadan 19. yüzyıl siyasi tarihi ve sömürgecilik tarihini yazmak mümkün değildir. Özellikle Osmanlı Devleti ve İngiltere açısından politik etkisinin ne denli büyük olduğunu görmek için Türk-İngiliz ilişkilerinin seyrini takip etmek gerekir. Prof. Dr. Taha Niyazi Karaca, İngiltere Başbakanı Gladstone’un Osmanlı’yı Yıkma Planı BÜYÜK OYUN, Nisan 2011 – İstanbul, s: 17 vd.


Yazarın Diğer Yazıları