ŞİVLİLİK VE FENER ALAYI

Bir milletin, geleceğe bırakacağı en güzel miraslardan birisi gelenek ve göreneklerdir. Değişen çağa ayak uydururken geçmişle bağ kurmanın en iyi yollarından biri olan geleneklerden, hala yaşatılmaya çalışılan birisi; Konya ve ilçelerinde yaşayanların her sene Regaib Kandili sabah namazından sonra başlayıp akşama kadar sürdürdüğü Şivlilik ve Fener Alayıdır. Aslında Osmanlı dönemi padişahlarından II. Selim döneminden, yani 1560'lı yıllardan bugüne kadar süregelen bir gelenektir bu. Recep, Şaban ve Ramazan olarak bilinen üç ayların habercisi Regaib Kandili, yüzyıllardır benzer şekilde karşılanıyor.

Öyle bir eğlence düşünün ki yıllar geçse de unutulmasın. Çocuklarımıza öyle bir hatıra bırakalım ki yaşları ne olursa olsun hafızadan silinmesin. O kadar silinmesin ki; ev bucak sahibi olduklarında, çoluk çocuğa karıştıkça, baba, anne, dede ve nine oldukları zaman bile bu tatlı hatıraları yad etsinler.

İnsanlar yaşadıkları süre içinde geçmişten edindikleri, atalarından tevarüs ettikleri, "kubbede hoş seda” misali dini ve milli uygulamaları hafıza arşivlerinde muhafaza ederler.

Şivlilikten bir önceki günün akşamı fener alayı olurdu. Mahalle bakkalları, kırtasiyeciler dükkanlarını rengarenk kağıt fenerlerle süsler. Fenerler; uzun, yuvarlak, küçük ve büyük olurdu. İçinde mum koymak için yuva bulunur ve mumu yakarak mahalle mahalle dolaşırlardı. Fener satıcıları, çocukları cezbetmek için dükkanlarının önüne fenerler, mumlar ve şivliliğe hazırlık mahiyetindeki malzemeleri koyarlardı.

Ertesi gün sabah namazına müteakip de küçükler bu mübarek ayın gelişini kutlamak adına ikram ve şeker toplamak için kapı kapı gezerler. Küçükler hem büyükleriyle bu ayın kutlamasını yaparlar hem de küçük hediyeler toplamış olurlar. Tabii bu, çocukların hafızalarında yer eden önemli bir gelenektir. Konyalı buna çok önem verir. Mutlaka her evde Şivlilikler önceden alınır, çocuklar için hazır edilir.

Evlere şivlilik için giden çocuklar boş çevrilmezdi. Şivlilik, sadece Konya'ya has bir gelenektir. Şivlilikte önemli olan yerli ürün olmasıdır. İğde, kayısı kurusu, pestil, erik kurusu, dut kurusu, vişne kurusu, elma kurusu… hijyenik olan ve halkımızın kendi el emeği göz nuru yiyecekler ikram edilirdi.

Bugünkü gibi; çikolata, gofret, bisküvi, renkli şekerler, lolipop… verilmezdi. Çocuklar, sokaklarda:

 

"Şivli şivli şişirmiş,

Erken kalkan pişirmiş,

İki çörek bir börek,

Bize namazlık gerek. Şivliliiiiik...” diyerek hep bir ağızdan bağırır ve o güne renk katarlardı.

 

Yine kandil günü, yağda kızartılmış mayalı hamurdan "bişi” yapılır ve önceden yapılmış olan yufkaların arasına konulurdu. Bişiyle beraber, helva verildiği de olurdu. Bişi sadece çocuklara değil, komşulara da dağıtılırdı. İkindi ve akşam namazı arasında mezar ziyaretleri yapılır, yatsı namazında camilerde mevlid okunurdu. Şivlilik günü aile büyükleri, komşu ve akraba ziyaretleri yapılır, "namazın mübarek olsun” denilir. Ziyaretler yemekli ve çerez-meyvelerden oluşan Şivlilik ikramlarının sunulmasıyla sürerdi.

 

 

Kayıp Olmasın!

Attığın adımlar öze dokunsun,
Tarihe mal olsun iz kaybolmasın,
Hayata insana söze dokunsun,
Zamanlar devranlar hız kaybolmasın!

Hor görme kimseyi tatlı dil kullan,
Cananları kucaklayan el kullan,
Muhabbete götürecek yol kullan,
Enaniyet bitsin "biz” kaybolmasın!

Kur'anî hayatı insana yansıt,
Gönüller fetheyle canları ısıt,
Dünyayı cennet kılmaktır kasıt,
Sevgiler saygılar haz kaybolmasın!

Ömrümüz maskesiz kılmak ne güzel,
Kullarla el ele olmak ne güzel,
Ruhlara inşirah salmak ne güzel,
Riyasız hilesiz yüz kaybolmasın!

Canlıyı doğayı sevmek marifet,
Ayırım yapmadan övmek marifet,
Kışı üşümeden savmak marifet,
Güneşler solmasın yaz kaybolmasın! (03 ŞUBAT 2022)


Yazarın Diğer Yazıları