Sokrat Ve Baldıran Zehiri

 Çözüm sürecinde sıkça gündeme gelen cümlelerden biri de, Başbakan Erdoğan'ın “gerekirse baldıran zehiri içeriz” sözüdür. Bu sözün tarihi geçmişine bakacak olursak şunu görürüz:
Beşinci yüzyılda Atina'da bir yurttaş veya yurttaşlar grubu başka bir yurttaşa suçlamada bulunabiliyordu. Şuçlanan kişi ayağa kalkarak kendi savunmasını yapıyordu. Avukat ya da yargıç yoktu. Çoğunluk tarafından seçilen 500 kişilik jüri kupaların içerisine taş koyarak oy kullanıyordu.
Sparta ile uzun yıllar süren savaşın ardından yaşanan bozulmada günah keçisi aranıyordu. Sokrates’in sürekli sorular sorması üç vatandaşın onun hakkında suçlama yapmasına neden oldu. Gençleri süpheci yaptığı, kuşak çatışmasına neden olduğu gibi kendisine yöneltilen suçlamaları tek tek çürütmesine karşın yapılan birinci oylama sonucunda 31 oy fark ile suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı. Sokrates savunmasında 'suçunun elinden gelenin en iyisini yaparak hizmet etmek olduğunu 'söyledi.
Kendisine birkaç alternatif sunuldu Atinayı terk edersen ve asla bir daha geri gelmeyeceğine söz verirsen kendini ölümden kurtarabilirsin(sürgünde yiyecek verilerek masrafları karşılanarak şehrin dışında yaşaması koşulları bulunmaktadır).Ya da Atina'da kalmak istersen konuşmayı bırak ve sessiz ol o zaman biz insanları yaşamana ikna ederiz. Aksi takdirde gün doğarken zehri içmek zorunda kalacaksın dediler.
Sokrates’in cevabı;


-Zehri; yarın ya da bugün, zehir ne zaman hazırsa almaya hazırım ama hakikati söylemekten vazgeçmem. Canlıysam son nefesime kadar söylemeye devam edeceğim. Atina'yı hayatımı kurtarmak için terk edemem. Çünkü o zaman kendimi ölümden korkmuş, ölümden kaçmış, ölümün sorumluluğunu almamış güçsüz birisi olarak hissedeceğim. Ben kendi düşüncelerime, hislerime, varlığıma göre yaşadım; bu şekilde de ölmek isterim.
-"ve suçlu hissetmeyin. Kimse benim ölümümden sorumlu değildir, sorumlu benim. Bunun olacağını biliyordum çünkü yalanlara, dolanlara, yanılsamalara dayanarak yaşayan bir toplumda hakikatten bahsetmek ölmeyi istemektir. Ölmem için karar alan şu zavallı insanları suçlamayın. Eğer bundan sorumlu olan birisi varsa o da benim. Ve hepinizin bilmesini istiyorum ki kendi sorumluluğumu alarak yaşadım ve kendi sorumluluğumu alarak ölüyorum. Yaşarken bir bireydim. Ölürken bir bireyim. Benim için kimse karar veremez; kendimle ilgili ben karar veririm."
Sokrates sokağa çıkıp Atinalılara dedi ki: Zeus'tan Apollonia kadar 500 çeşit tanrınız var. Halbuki kainatta milimetrik bir düzen var, birden fazla el karışırsa bu düzen karışır yaratıcı bir tanedir dedi.
Melethus diye biri onu, "Bu Sokrates denen adam devletin kabul ettiği tanrılara inanmıyor, gençlerin ahlakını bozuyor" diye ihbar etti. Sokrates' mahkemeye çıkardılar ve 501 kişi onu yargıladı.


Yargılama sonucunda Baldıran zehri içirilerek öldürülmesine karar verildi.
Büyük insanlar, büyük düşünür. Dava uğruna ölenler, sonsuza kadar gönüllerde yaşar. İnsan ölür eseri kalır, eşek ölür semeri kalır. Seçimler için değil, nesiller için çalışanlar kazanır. Şerefsizce yaşamaktan, şereflice ölmek iyidir. Allah yolunda öldürülenlere, “ölü” demeyin. Onlar diridirler, siz bilmezsiniz. İnsan zarardadır, ancak iman eden, ameli salih işleyen, Hakk’ı ve sabrı tavsiye edenler hariç. Onlar için sonu gelmeyen (Ebedi) ecir vardır.
Kötülerin, zalimlerin adı unutulur. Ancak iyiler tarihe altın harflerle yazılır. Atatürk, Menderes, Özal… unutuldu mu? Unutuluyor mu? Buna karşılık; Mesut Yılmaz’ı, Erkan Mumcu’yu, Mehmet Ağar’ı, Ahmet Necdet Sezer’i, Vural savaş’ı, Sabih Kanadoğlu’nu, ülkeye zarar veren, halka zulmedenleri… kim hatırlıyor? Kimler hayırla yad ediyor?


Yazarın Diğer Yazıları