YERLE BİR OLAN, OKLARA HEDEF OLUR MU?

 

 

 

 

Alçakgönüllülük, büyüklenmemek, kendini başkalarıyla bir ve aynı düzeyde görmektir. Alçak gönüllülük, kendinden daha büyük olanlar karşısında da kendi yerini, düzeyini bilmek, ona göre davranmaktır.
Toprak, insanları sürekli üzerinde taşımasına yani üzerine basılmasına, insanlar tarafından ya ekin ekilmek için ya da imar nedenleriyle hep kazılmasına rağmen, gene de bağrından ürettikleriyle yaşatmaya, dünyanın dengesini koruyan toprak içi yaşamı ayakta tutmaya devam eder. Bu yüzden toprak adeta alçak gönüllülüğün sembolüdür.
Alçak gönüllülük insanlara saygı duymaktır. Bir şeyler yaptık, başardık diye büyüklenmezsek, karşımızdaki insanlar da kendilerini önemli hisseder ve o ölçüde de dikkatli, değerlere bağlı bir şekilde hareket ederler. Yok eğer onlara karşı büyüklenirsek, o zaman kendilerini önemsiz hissedeceklerinden, hareketlerinde dikkatli olmayacak, boş vereceklerdir. Alçak gönüllülüğümüzün onlara saygı şeklinde yansıması sayesinde, onlar da bizden alçak gönüllü olmayı öğrenebilirler. Şu sonuç çıkabilir: Demek ki toplumun ayakta kalması için alçak gönüllülük şarttır.
Hakikat, merhamet, fedakârlık, affedicilik ve alçak gönüllülük kimin karakterinde yer etmişse o değerli bir insandır. Kâinatın tüm gerçeği, kendilerini dünyanın yararı için yetiştirenlere göre ortaya çıkarılacaktır.
Egodan ve bağımlılıktan kurtulmadıkça, insan hayatında hiçbir şeyi başaramaz. Tevazu ve itaatkârlıkla her şey başarılabilir. Hayatın her alanında – ahlaki, fiziksel ve hatta siyasal – insan davranışlarını Allah'a bağlı olarak sürdürmelidir. İşte ancak o zaman başarılan iş görkemli bir şekilde parlayacaktır. Alçak gönüllülük Allah'ın nefesidir.
Büyüklük, yapmakta olduğumuz eğitim veya aldığımız yüksek akademik derecelerle elde edilemez. Bize bu büyüklüğü sağlayan tevazu ve itaatkârlıktır. Bu dünyada çok sayıda eğitim görmüş insan var. Fakat bunların ne faydası var? Dünya bunların eğitiminden ne fayda görüyor? Bir insanı şımartan şey egosu ve bağımlılığıdır. İnsan bu iki şeyi üzerinden atabilirse gerçekten büyük birisi olur.
Eğer bir insan ayırt edebilme gücünden ve tevazudan yoksun ise, yapmış olduğu eğitimin hiçbir değeri yoktur. Eğitiminizin, toplumun gelişmesi ve refahı için olduğunu anlamalısınız. Peki, toplum eğitim görmüş insanlardan nasıl istifade edebilir? Hakikatte sizler, toplumdan çok şeyler öğreniyorsunuz ve büyük istifadeler elde ediyorsunuz. Fakat, eğitim görmemiş insanlarda dahi mevcut olan ayırt edebilme yeteneği, günümüzde sözde eğitim görmüş sayılan insanlarda mevcut değildir. Gerçek durum bu iken, eğitim görmüş insanların egoları niçin kabarmaktadır? Eğitimin özü, alçak gönüllülüktür. Gerçek eğitimin işareti, alçak gönüllülüktür/tevazudur.

Alçak gönüllülük; tevazu ile anlatılır. Ahlakın bir parçasıdır. Meyveli dalın başı öne eğik olur denir. Tevazu, ağırbaşlılıktır. Kendini, her şeyi bilir pozisyonunda görmek, halk tabiriyle ukalalık yapmak kimsenin tasvip etmediği bir tutumdur.

Alçak gönüllülük; miskinlik değildir. Alçak gönüllü olmak demek; her kötülüğe, her çirkinliğe, her olumsuzluğa; "Evet” demek değildir.

Sevgili peygamberimiz; "Bir kötülük gördüğünüz zaman önce elinizle değiştirmeye çalışın. Buna gücünüz yetmezse dilinizle değiştirmeye çalışın, buna da gücünüz yetmezse kalben gidermeye çalışın....” buyurur. Bu; doğru, güzel, ahlaki, ilahi emirlere ters olmayan, insanlara yararlı olan... Şeylere onay vermek anlamı taşır.

Alçak gönüllülük; kâmil insan olmanın bir boyutudur. Mevlana, Mesnevi'de bu konuyu şöyle der:

"Yusuf'a karşı nazlanma, güzellik iddia etme. Yakupcasına niyaz etmek ve ah eylemekten başka bir şey yapma.”

"Baharların tesiriyle taş yeşerir mi? Toprak ol ki, renk renk çiçekler bitiresin.”

"Yıllarca gönüller yırtan, kalplere elem veren taş oldun. Bir tecrübe et, bir zaman da toprak ol.”

"Hangi hoş vardır ki nahoş olmamıştır? Yahut hangi tavan vardır ki yıkılmamış, yere serilmemiştir?”

"Ululuk, zehirli bir şaraptır. O şarapla aptal kişi sarhoş olur.”

"Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan, bak da gör; Âd kavmine o zehir neler etti?”

"Kılıç, boynu olanın boynunu keser. Gölge, yerlere döşenmiştir, o hiç yaralanmaz.”

"Ululuk; fazla ateştir a azgın! Kendini ateşe nasıl atıyorsun?”

"Yerle bir olan, bak hele, oklara hedef olur mu hiç? Fakat yerden başkaldırdı mı, o zaman hedefler gibi çaresiz yaralanır.” (26 AĞUSTOS 2022)

 

 

 


Yazarın Diğer Yazıları