Samimiyet Zedeleyici Mağlubiyet
Konyaspor’da korkutan düşüş
Güzel insanlar güzel yerde ölürler! Güzel insandı, güzel yerde öldü
12. KONYA KİTAP GÜNLERİ
Tekstil patronları her şeyi devletten beklemek yerine biraz özeleştiri yapmalı
SAHTE DİN VE TARİKATLAR
1 Ekim 1949 Unutulmuşların Çığlığı Doğu Türkistan 76 Yıldır Zulüm altında
İMANIN İBADETE, İBADETİN DE İMANA ETKİSİ
DOĞUM VE ÖLÜM ARASINDA...
SAVAŞIN GALİBİ HAMAS MÜCAHİTLERİ VE GAZZE HALKIDIR.
Anlaşma sürecine olumlu katkı vermek
Doğa’dan Allah’a…
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İKİ DEYİM
Olmaklık Üzerine Bir Aynadan
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Eskiden günlük yazardı çocuklar, gençler.
Anı defterlerine yazılar yazarlardı.
Boş bir kâğıt bulsalar hemen üstüne birkaç mısra yazılır altına da imza çakılırdı.
Ya da alıntı yapılırdı, şiirlerden, şairlerden.
Ders kitaplarının boş kalan yerlerine, kitapların ilk sayfalarına beyitler sıkıştırılır, evlerdeki odaların duvarlarına dörtlükler yazılırdı.
Hatta okuldaki sıraların üstüne bile yazılırdı.
Kimisi yavuklusuna yazardı,
Kimisi anasına,
Kimisi vatanına,
Kimisi de neye özlem duyuyorsa ona yazardı.
"Kalbin kadar temiz olan bu sayfayı bana ayırdığın için…” olurdu ilk cümleler genelde.
"Sevgili günlük, selamün aleyküm…” diye başlayan cümlelerle günlükler yazılırdı.
Sonra olan oldu.
Önceleri 160 karaktere sığdırmaya çalıştığımız SMS'lerle yazı dilini devam ettirdik. Cep telefonlarının piyasaya çıktığı ilk zamanlarda mesajlar pahalıydı, bir sayfalık derdimizi tek mesajla halletmeye çalışırdık. Dolayısıyla kimi kelimeleri kısaltmak zorunda kalırdık.
Kısaltmaya alıştığımızdan olsa gerek, sınırsız mesaj yazma hakkımız olduğu halde kimi kelimeleri hala kısa yazıyoruz.
Sonra başka bir boyuta geçtik.
Bir sayfa duygu dolu mesaja tek emoji ile cevap verme dönemi başladı.
Amaç iletişim değil mi?
Tek emoji ile de anlaşıyoruz, sayfalar dolusu mesajla da anlaşıyoruz, ne gerek var edebiyat yapmaya değil mi?
Beyin, üretim merkezi olmaktan çıktı ve şu zamanda yaşayan insanların beyinlerindeki hücreleri kontrol etseler, inanıyorum ki, bundan 30 sene öncesinin insanının beynindeki çalışan hücrelerden daha az hücre işlevsel haldedir.
Hal böyle olunca, olaylara bakış açılarımız değişti.
Duyduğumuz ve bize ilginç gelen şeylerin sayısı arttı.
Kalıplaşmış bir hayat yaşamaya başladık.
Araştırmayı, sorgulamayı, irdelemeyi, analiz etmeyi bir kenara bırakın, düşünmek bile zor gelmeye başladı.
Elinden kitap düşmeyen insanlar bile cümle kurmaktan aciz.
Şiir yazmayı bırak, yazılanı okuyan da yok.
Kimsenin özel hayatına karışacak değiliz, isteyen okur, istemeyen yazmaz.
Ama çocukların özel hayatına karışmak zorundayız.
Eğitimcilerin, ebeveynlerin üzerine düşen, çocukların eline kalem vermek.
Ödev için değil sadece.
Onlara yazı yazmayı özendirmek gerekiyor.
Bunun için de tabii ki önce kendimiz almalıyız elimize kalem.
Klavye ve akıllı tuşlar var, hatta konuştuğumu bile yazıya çeviriyor teknoloji, ne gerek var kaleme?
Yazsın, klavye ile yazsın, akıllı tuşlarla yazsın, yazsın da neyle yazarsa yazsın, yaz da neyle yazarsan yaz ama mutlaka yaz.
Tarlaya tohum atarken, tarlanın yarısına gelmeden heybendeki tohum bitince ne yaparsın?
Hemen gidip tohum aramaya koyulursun değil mi?
Yazmak da öyledir, yazdıkça kelime aramaya çıkarsın, kelime bulamadıkça okumaya yönlenirsin, okumaya yönlendikçe boş beleş işlerden uzaklaşırsın, düşünme yetin gelişir, analiz yapma, irdeleme, gözlem gücün gelişir.
İstemez misin böyle bir evlada sahip olmayı?
Anlaşma sürecine olumlu katkı vermek
İletişim stratejisi
Ülkenin bağımsızlığını idrak edemeyenler
Hem şeftali hem motor üretmek (Teknofest günlüğü)
Zehirli gelecek gelmesin
Haklıymış gibi tartışmaya çekenler
Görgüsüzlüğün göstergeleri
Laik hutbe verelim
Bağırarak suç bastırmak
Muhaliflerin sevdiği rakip siyasetçi