BU ŞEHRE VEFA BORCUM VAR
Kendi eliyle küçülen muhalefet
Bir Değerin Sessiz Vedası: Mahalle Bakkalı
E-MUHTIRA VE OSMANLI TOKADI
Küresel ekonomi durgunlukla yüksek enflasyon arsında bir bilinmezliğe sürükleniyor
PAMUK
Galibiyete Ciddiyetsizlik Yakışmadı
Ya 3 T’li (Tespit-Tenkit-Teklif) Konuşun, Ya da Ebediyen Susun!
Hüyük’te Turizm Bayramı
İNSANA YATIRIM YAPMAK
NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
REZİLLİK DİZ BOYU
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
İRAN – ABD İLİŞKİLERİ
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Sonbahar geldiğinde içine bir hüzün çökenlerden değilim. Aksine, sonbaharı yeni başlangıçların miladı olarak görüyorum.
Mesela, sonbahar olmadan ilkbahar gelebilir mi? Veya sonbaharsız bir ilkbahar, ilkbahar olabilir mi?
Ekim ayının olmadığını düşünün, toprağa hiçbir danenin atılmadığı, hiçbir fidanın dikilmediği. Veya yazın sararan bitkilerden yere hiçbir tohumun düşmediği… Böyle bir sonbaharın arkasından nasıl bir bahar gelebilir?
Sonbahar, duygusal felsefede veya edebiyatta "hüznün” mevsimi gösterilse de aslında, yeniden dirilişin başlangıcıdır.
Sonra, hep yeşil mi güzeldir? Neden sarının keyfini çıkarmıyoruz. Düşünün, açık sarıdan turuncuya, turuncudan kahverengine uzanan renk skalasının en doğal, en organik türünü çıplak gözle başka hangi mevsimde görebilirsiniz.
Neden, Nisan ile birlikte kırlara, parklara koşup yeşile doymak isteriz de, Ekim'de, Kasım'da aynı mekânlara uzanıp sarının keyfini çıkarmayız.
Çocukluğumun geçtiği Malatya'da, boylu boyunca uzanan kayısı bahçelerinin adeta cetvelle çizilmiş sıralı ağaçları geldi aklıma. Ağıldaki birkaç hayvanın dört ay sürecek dört duvar arası hapislerinden önceki bu son özgür dolaşımlarına bekçilik yaparken, gözlerim de sarıya doyardı. Bir ağaca yaslanarak elimdeki kitaba dalarken, kaç sararmış yaprağın yere düştüğünden habersiz okurdum. Yer; düşen yapraklardan bir döşek, gök; dökülmeyi bekleyen yapraklardan bir yorgan. Yeri- gök SARI. Gün batımının kızıllığı yansıdığında ise turuncu bir denizin içerisinde yüzer sanırdım kendimi, daha denizi görmemiş biri olarak.
Benzer manzaralar Konya'nın birçok yerinde de var. Akşehir, Ereğli, Çumra… Şehir Merkezinde ise Meram, Konya Antalya çevre yolunun güneyi gibi. Bence bu ay kendinize bir iyilik yapın ve bu sarı denize siz de kendinizi atın. Sonunda kendinizi iyi hissedeceğinizden eminim. Tabi fotoğraf çekmeyi de unutmayın.
Keşke şehirde, yeşili de, sarıyı da doyasıya yaşayacağımız daha fazla mekânlarımız olsaydı. Mevsimlerin ilahi görevlerini birbirine teslimine canlı olarak şahit olurken sonbahar'ın da bir bitiş, bir tükeniş, bir son olmadığını görürdük. Yaradılışın her an devam ettiğini, son diye bir şey olmadığını, her sonun aynı zamanda bir ilk olduğunu da…
"Bütün kuşlar vefasız, mevsim artık sonbahar” mısralarının geçtiği şarkıya da itirazım var bu anlamda. Hayatın sonbaharından bahsederken, asıl hayatı bize unutturan bir söylem bu… Bence Yunus gibi bakmak lazım. "Ölen imiş olur, âşıklar ölmez” der koca şair. Şair tanımlaması yetersiz kalır Yunus'u anlatmakta, ama şimdilik o konuya girmeyelim. Mevlana ise ölümü, vuslat (kavuşma) olarak kabul eder. (şeb-i arus- düğün gecesi)
Tüm bu gerekçelerle sonbahara haksızlık ediyoruz bence.
Gücüm yetse o mevsimin ismini değiştirdim. Baştaki "son'u” kaldırırım mesela.
Veya benimle aynı fikirdeyseniz ismini siz koyunuz.
Bir Değerin Sessiz Vedası: Mahalle Bakkalı
Aynı Depremi Bin Kere Yaşamak
CHP entübe aşamasında…
Konya’ya sağlıkta sessiz bir devrim
Biri cumhurbaşkanına söylesin, Konya’yı kaybediyoruz
Ya büyük bir kaos ya büyük bir savaş
CHP gerçek boykota hazır mı?
Ya Özgür Özel’in aklı başında değil, ya da….
Ak Parti Konya’da yeni dönemin şifreleri
İsimler değişiyor ama zulüm aynı zulüm