ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -1-
BİR ÖZÜR
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
İNSAN OLMAK VE İNSAN KALABİLMEK İÇİN…
Gerçek Olan Kazanır
TÜRKİYE VE SMO SURİYE’DEKİ OYUNU BOZDU
BAŞARI; ÇALIŞMAKLA MÜMKÜNDÜR
İki yüzlülüğün nirvanası
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Kira enflasyonu dezenflasyon sürecini baltalıyor
DÜNYA EDEBİYATLARINDA KÖY VE KÖYLÜ İNSAN
Her Galibiyet Değerlidir
Mecelle Pusulası (Altın Formül İçerir)
BAĞIŞIKLIĞINIZI BESİNLERLE GÜÇLENDİRİN
Kaybedilen İki Puan
İnce Minaremizi İsteriz
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
Alfa Romeo Junior
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Bir Müslüman olarak içime sindiremediğim hadiselerden biri de yılbaşının tatil olarak kabul edilmesi. Allah aşkına ne tatili, kimin tatili?
31 Aralık gecesinin Müslümanlar için bir anlam ifade etmediğini herkes bilir. Hatta Hıristiyanların bir bölümü de bu günü yılbaşı olarak kabul etmez. Çünkü Hıristiyan dünyası Hazreti İsa’nın doğum günün hangi gün olduğu konusunda fikir birliği içerisinde değil.
Meseleye dini açıdan bakıldığında yılbaşının bizimle bir ilgisi olmadığı aşikar. Farz edelim Hazreti İsa’nın doğumunu kutluyoruz. Biz Müslümanlar Hazreti İsa’nın doğumunu kutlayacaksak bu şeklide mi kutlamalıyız?
Biz Hazreti İsa gerçekten bugün doğduysa, bunu kutlayabiliriz. Çünkü biz Hazreti İsa’yı peygamber olarak kabul ediyoruz. Ancak kutlama şeklimiz böyle olamaz.
Bir de olaya Hıristiyan-Müslüman rekabeti olarak bakmak gerekir. Efendimiz bize, hareket ve davranışlarımızla “Hıristiyan ve Yahudilere” benzememiz gerektiğini öğütler. Peki o zaman neden onlara benzemeye çalışıyoruz. Benzemekle yetinsek, hadi neyse... Bir de onlarda haram olmayan, ancak bizde haram olan eylemler yapıyoruz. Hem onlar bizim Ramazan Bayramımızda, Kurban Bayramımızda tatil ilan ediyor mu canım?
Meseleye takvim yıl dönümü olarak bakıldığında da garip bir durumla karşılaşıyoruz. Biz takvim yıl dönümünü neden abuk sabuk bir şekilde kutluyoruz.
Yılbaşı denildiğinde akla, içki, hindi katliamı, açık-saçık televizyon programları gibi hoş olmayan eğlence programları gelir. Peki neden? Neden takvimimler bir yıldan diğerine geçtiğinde bu anlamsızlıkları yapıyoruz. Anlamak mümkün değil.
Bir başka grup da, gençler eğlence programlarına katılmasın diye aynı gün “Mekke’nin Fethini” kutlamakta. Gerçekte ise Mekke’nin Fetih günü 31 Aralık değil. Bir anlamsızlık da burada…
Tüm bunlar Türk toplumunun bir kimlik bunalımında olduğunu gösteriyor. Bir taraftan haftalardır vaazlarda, hutbelerde “Müslümanlara miladi yılbaşını kutlamanın doğru olmadığı” anlatılıyor, diğer taraftar birileri fetih günü olmadığı halde o güne özel bir fetih günü programı ekliyor, bir diğerleri ise başka şeyler yapıyor…
Hepsi bir yana, kazanan yine “tüketim ekonomisi” oluyor. Tıpkı anlamsız bulduğum “falanlar günü, filanlar günü..” gibi, yılbaşında da kazanan yine tüketim oluyor.
Tüketim ekonomisinin kurnaz tilkileri, “özel indirim” , “yılbaşı fırsatı”, “özel yılbaşı hediyeleri” v.b adlar altında ürünlerini satmaya ve para kazanmaya devam ediyor. Onlar için “yaşasın yılbaşı!”.
Bu hükümetin tatillere sıcak bakmadığını biliyorum. Ancak nasıl olduysa, bu sefer yılbaşı tatilini uzattılar. Sevdiğim insanlara bugün kızgınım. İyi yapmadılar. Bundan sonra böyle bir beklenti oluşacak. Yazık. Üzüldüm. Tüm Müslümanların da üzüldüğünü sanıyorum.
İnce Minaremizi İsteriz
500’ünü yıktık daha da yıkacağız
Güzel bir gelenek, hoş bir seda
Şaşırdık mı?
Fetullah öldü ama FETÖ yaşıyor
Bakan çiftçiye güldü mü?
Yönetim rahatlama, Çamdalı rahatlatma peşinde
İdam isteriz!
Narini biz öldürdük! Diğerlerini öldürmeyelim
Ekrem Coşkun’u klonlayalım