Şükür Ve Nankörlük

   Şükür, bütün  nimetlerin Allah(c.c.)’tan geldiğini bilip  hamd etmektir. Allah (c.c.)’ın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden de kaçınırsak şükretmiş oluruz. Nankörlük, Şükrün zıddıdır. Allah (c.c.)’ın emirlerini yerine getirmeyen, yasaklarından kaçınmayan kişi nankörlük etmiş olur. Rabbimiz, bizleri yaratıp bu dünyaya göndermiş, bir çok nimetler lütfetmiştir. Bu kadar ikramda bulunan Yaratıcımıza şükretmezsek, nankörlük etmiş oluruz. Rabbimizin emrettiklerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçınmamız sonucu bizlere sevap vererek her defasında borçlu olmamıza rağmen, Rahmeti ile muamele ettiğini açıkça görmekteyiz. İnsanların hidayeti için çalışmak, onları irşat etmek de şükür sayılır.
Ömür yetmez, verdiğin bir nefesin şükrüne,
Ne mümkün bedel biçmek, yaşattığın bir güne.
Cennetleri vâdettin, hem de Kur'ân üstüne.
   Haykırırken tabutlar, musallada an be an;
   Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.     Cengiz Numanoğlu
    İnsanlar arasında aldığımız bir emaneti iade ederken, nasıl ki teşekkür ediyorsak ve etmemiz gerekirse, bizleri Yaratan, bir çok nimetleri bizlerin emrine sunan, Alemlerin Rabbine kulluk görevimizi en iyi şekilde yapmalı, nankörlükten uzak kalarak, şükür, hayatımızın her zaman merkezinde olmalıdır.
 “Andolsun biz Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır.” (Lokman Sûresi âyet:12)
     İslâm âlimlerinin ekseriyeti, Hz. Lokman’ın Peygamber değil, hikmet sahibi bir zat olduğu kanaatindedirler. «Hikmet»in bir anlamı da nazarî ilimleri elde ettikten sonra kazanılan ruhî olgunluk, söz ve davranışlarda isabet melekesidir. Zemahşerî’nin Keşşâf isimli tefsir kitabında, onun hikmetlerinden bir örnek olmak üzere şu olay nakledilmektedir:
    Bir gün Davud Peygamber, Lokman’dan, bir koyun kesip en iyi yerinden iki parça et getirmesini istemiş; Lokman da, ona kestiği hayvanın dilini ve yüreğini getirmiş. Birkaç gün geçince Davud aleyhisselâm, bu defa hayvanın en kötü yerinden iki parça et getirmesini istemiş; o, yine dilini ve yüreğini getirmiş. Hz. Davud(a.s.)’ın, sebebini sorması üzerine Hz.Lokman şöyle demiş: «Bu ikisi iyi olursa, bunlardan daha iyisi; kötü olursa, yine bunlardan daha kötüsü olmaz.»
     İhlâs, samimi olmak, dine içtenlikle bağlanmak, esaslarını sırf Allah rızası için uygulamak anlamınadır. İslâm’ın Tevhid akidesinin en özlü ve anlamlı ifadesidir.
  “De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.” (İhlas Sûresi âyet:1-4)
  Samed, hiçbir şeye muhtaç olmayan, aksine her şey kendisine muhtaç olan demektir. Bizlerin yapacağı İbadetelere, Zikir ve Şükürlere Allah (c.c.)’ın kesinlikle ihtiyacı yoktur. Allah (c.c.)’ın ve Efendimiz Hz.Muhammed(s.a.s.)’in emrettiklerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçınmamıza bizlerin ihtiyacı vardır. Yaptıklarımızın karşılığında sevap almaktayız. Sonucunda gerçek hakiki olan ebedi ahiret yurdunda yaptığımız İbadetler vesilesi ile Rabbimizin rızasını kazanabiliriz. Biz Rabbimize yönelirsek, Rabbim bizden razı olacak ve mükafatlandıracaktır. Nankörlük edersek de İlâhi adalet tecelli edecek, cezalandırılmamız kaçınılmaz olacaktır.
Hem şükür bilmeyen kulsun,
Hem diyorsun küpüm dolsun.
Sen, Allah’tan râzı ol ki;
Allah senden râzı olsun.             
 Cengiz Numanoğlu
   Hayatımızı İslâm’a uygun bir şekilde yaşayıp, nankörlükten uzak durarak, şükrü  hayatımızın merkezine alanlardan olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim. 


Yazarın Diğer Yazıları