YÂ BASÎR !

 

Aklını kullanmak veya kullanmaya erinmek kim bilir belki de kullanmamayı akıllılık sanmak. Ben bilmiyorum, olmadı, olmuyor kelimelerini ilk bakışta yetenek ile karıştırıyoruz. Oysa yetenek herkesin yapamayacağı, belli kişilerin yapabileceği işlerdir. Görse, eğitimini alsa dahi yetenekleri olan biri kadar başarılı olamaz. Bir kişi düşünün işe ihtiyacı vardır. Siz ona sıradan bir iş buldunuz ve o işi ona yapabilir misin? Sorusunu sordunuz. Bu iş garsonluk desem dünyanın en zor işi olduğunu sizde biliyorsunuzdur. Herkes yapamaz. Herkes insana sunum yapamayacağını sizde biliyorsunuz. Fakat yaparım şeklinde alacağınız cevabın ardından işe başladığında sorunlar başlayacaktır. Tabağı böyle tut, müşteri karşısında el kol hareketi yapma gibi birkaç öneride bulunulsa. Alınacak cevap olmaz, alışkanlıklarım var gibi cevaplar gelir. Peki daha ileri gidip şu vidayı söker misin denildiğinde. Ben hiç vida sökmedim bilmem cevabını alırsanız ne yaparsınız. Sanırım aklınız tutulacaktır. Büyük bir şehrin varoşlarında büyüyen bir gencin briket ve tuğlayı tanımaması sizi şaşırtır mı? Yanında duran briketi ver dediğinizde size bir taş parçası vermesi sizi şaşırtır mı? Veya bu denli birilerinin toplumda olduğunu hiç gördünüz mü? Duydunuz mu? Böyle birine ustalık eden birisinin sinirlenmesi ve o anda ona diyeceği bir kelimeyi kabul etmemesi normal mi? Yaptığı işte ne kadar yeni olursa olsun insan. Ne yapmalı etrafını gözlemleyerek, yanındaki arkadaşını takip ederek işi ondan önce öğrenen kişiden öğrenmelidir. Bir insan yapamadım, olmadı, yapamam, bilmem kelimesini kullanması yapmak istemiyor anlamına gelir. Yapmak isteyen, başarmak isteyen aklını kullanarak her sorunun üstesinden gelir. Yapmak istemeyenler bu kelimelerle karşısında olanı bertaraf ettiklerini sanırken aslında kendi aciz hallerini ortaya koymuşlardır. Aklını kullanamayan, akıl ve yorum sorunu olan kişi konumuna düşerler. Oysa insan aklının sonu yoktur. Akılla her şeyin üstesinden gelir. Yeter ki yapmak istesin yeter ki başarmak istesin. Fakat bizler işin kolayına kaçıyoruz. Ne kadar bilmemek o kadar az yorulmak ve o kadar az yorulmadan para kazanmak, gelir elde etmek. İşe girerken aklımızı en öne koyup bütün marifetlerimizi kelimelere dökerek işi alırız. Sonra da bir o kadar marifet ile işten kaçarak işte çalışıyor oluruz. İşi aksatmak en büyük marifetimiz olur. Az iş çok zarar bizim için başarıdır. Birde patronun gözüne girersek ya da girdiğimizi sanırsak bizden iyisi yoktur. Her sorunda işi aksatarak sorumludan yardım istemek aklın zayi olduğunu gösterir. Bir süre sonrada o kişiye herkes işyerinde şüphe ile bakar. Karşınızda olan kim olursa olsun siz bu denli oyunlar ile onu aldattığınızı sanırken aslında kendinizi aldatmış ve kalitenizi düşürmüş, kazancınızın bereketini tüketmiş olursunuz. Bereketi olmayan haksız kazanç olduğunu her insan olan bilir. Haksız kazanç her dinde aynıdır değişmez. İnsan olan hangi dine mensup olursa olsun haksız kazancı kabul etmez. Etmemelidir, kabul edilen haksız kazancın elimizde ki temiz birikimi de kirletecek ve değersizleştirecektir. Bunu bilmek için ne kahinliğe ne de çok bilgiye ihtiyaç vardır. Ve bir gün geçmişten söz edildiğinde o sizin yapmaktan kaçmak için bilmem dediğiniz işi köyün delisi gelir başarır ve sizi gıyaben akılsız diye nitelediklerini çok geç kalarak öğrenmiş olursunuz. Her ertelenen iş ve her geç kalınan durum daima sizden alacaklıdır. Siz hep borçlu bir yaşam sürersiniz. Akıllıyım geçinirken aklınıza borçlu olursunuz. Bazı geç kalmalar ise erken kapıyı size kapatır ve asla geri dönüşünüz yoktur. Her erteleme ve her geç kalış yarından kendini çalmak olduğunu unutmayın. Kul görmez, uyarmazsa da ALLAH mutlak görendir.
 


Yazarın Diğer Yazıları