Ah şu Türk İslamcılar!

Şu sözler bir "Türk İslamcı"ya ait değil.
"Türk milleti asırlardan beri İslâmiyet'in bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve çok şehitler vermiştir. Böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslüman'ız, onlarla kardeşiz, kardeşi kardeşle çarpıştıramayız. Bu şer'an caiz değildir."
Bediüzzaman Said-i Kürdi (Nursi) söylemiş bunları.

Şu sözler de bir " Türk İslamcı"ya ait değil:

"Ne Araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i zîşânın ilahî sözünü.
Türk Arapsız yaşamaz. Kim ki "yaşar" der delidir!
Arabın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir.
Veriniz başbaşa, zira sonu hüsran-ı mübin
Ne Hılâfet kalıyor ortada, billahi ne din!
"Medeniyyet!" size çoktan beridir diş biliyor,
Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ,
Ne bu şûrîde [karışık] siyaset, ne bu fâsid dâvâ?
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım çoğunuz...
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!
Bunu benden duyunuz, ben ki evet Arnavudum..
Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum!..."
Bu mısralar İstiklal Marşı'nın yazarı Arnavut asıllı Mehmet Akif Ersoy'a ait.

Ne yapsak, Bediüzzaman'ı, Mehmet Akif'i yesek bitirsek mi Türkler'e verdikleri primden dolayı?
Kedi, yavrusunu yemeye yöneldiğinde önce onu fareye benzetirmiş.

Şimdilerde kimi Kürt kardeşlerimiz "Türk İslamcılar"ı yemek için duygu dünyalarında epeyce mesai sarf ediyorlar. Öyle ki bu, kimi İslami kavramları tüketmeye kadar varıyor.
Mesela "ümmet" kelimesinden çok alerji duyulmaya başlanmış. Bu söylemin İslamcılar'ın "Türkçülükleri"ni gizleme aracı haline dönüştüğü düşünülüyormuş.
Aynı şekilde, "İslam kardeşliği" sözünden de çok gıcık kapılır olmuş. Bu da "Türk İslamcılar"ın "Kürtler'in ezilmişliği"ni görmezden gelmelerinin bir aracına dönüşmüşmüş.
Türk İslamcılar'ı yiyoruz böylece.

Ama onun yanında "İslam kardeşliği" sözünü de yiyoruz, "ümmet" bilincini de.
Bediüzzaman gibi, Mehmet Akif gibi, ümmetin kardeşliği adına, büyük Osmanlı Devleti'nin tahribine karşı çıkan şahsiyetleri de yiyoruz.
Saf adamlarmış Bediüzzaman da, Akif de...
Bir bakalım yüreklerimize, Öcalan daha mı sıcak geliyor ne?
Mesafeleri kaldırdık mı Öcalan'la?
Mesela o arkadaşlarımız hiç "Kürtçü" olmuyorlar ya da onlar "Kürtçü" olunca, hiç ırkçı hale gelmiyor, "İslamcı" hüviyetleri hiç yara almıyor.
Ah o Türk İslamcılar'ın Türkiye bütünlüğünü koruma refleksleri yok mu? En iyisi onların "Ayıptır söylemesi Türküm" diyecek bir psikolojiye itilmeleri.
Artık "Kürt sorunu"nu da değil, "Kürdistan sorunu"nu konuşmalıyız canım.
Hatırlıyorum, bir ara "sünnet"i , "hadis"i yemiştik İran Devrimi'nin coşkusu ile ve Şia'nın hadis sorgulaması ile, bir ara radikalizm adına "kalbi hayat"ı yemiştik. Hatta namazı yedik! Şimdilerde oralarda bir durulma oldu, pek çok radikal arkadaşımız, kalbi hayatı keşfetmeye başladı Allah'a şükür. Sünnete, hadislere yönelik salvoların dozajı düştü bir ölçüde.
Filistin'de "ümmet"i keşfediyoruz yeniden.
Kim bilir, belki on yıllar sonra Türkler, Kürtler olarak da "ümmet"i "kardeşliği" keşfederiz bazı acıların ardından... Bu konuyu yazacağım yeniden.

Dua talebi: Kenan Seyithanoğlu rahatsız. O, birçok Maraşlı yazarın, düşünce adamının yetişmesinde "ağabeylik" yapan önder insanlardan biri. Maraş'ın İmam Hatip Okulu Mezunlar Cemiyeti'nde taa 1960'lı yıllarda başlayan bir yolculuk bu. Hayatı hep "Asım" arayışında geçmiş. Dua bekliyor. Ben, onun, sıhhatine kavuşup, hiçbir zaman kaybetmediği heyecanı, coşkusu ile daha nice yıllar hizmet etmesini diliyorum Rabbimden.
Taziye: Risale-i Nur Camiası'nın "Ağabeylik" makamını bihakkın dolduran mümtaz şahsiyetlerinden Mustafa Sungur Beyefendi'ye de Allah'tan sonsuz rahmetler diler, gönül dostlarına taziyelerimi sunarım.


Yazarın Diğer Yazıları