Başbakan ve öğretmen

Öğretmenler buruktu.
Bu iktidar bir yandan on binler, belki yüz binlerce öğretmen alımı yapmış, yani "Şırnak olsa bile..." diye tayin bekleyen genç insanları, işsizliğin cehennem azabından kurtarmış ama öbür yandan, gönüllerini kıran bazı sözlere imza atılmıştı.
Hem de Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı tarafından...
Benim, "Öğretmenle ilişkileri asla bu şekilde olmaz" dediğim bu iki insan tarafından...
Evet, öğretmenler buruktu.
Bu burukluk giderilmeliydi.
Bu hem huzur içinde öğrencileriyle buluşması gereken öğretmen için gerekliydi hem eğitimi adeta bir misyon alanı gibi gören bu Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı için gerekliydi.
Öğretmen heyecansızsa, derste öğrenciye rol modeli olmakta nasıl başarılı olabilirdi ve öğretmen sancılı ise bir hükümet, eğitim hamlesini nasıl gerçekleştirebilirdi?
Ve adımı atacak olan Başbakan'dı, Milli Eğitim Bakanı idi.
Öğretmenle kalbi bir diyaloğun kurulması kaçınılmazdı.
Bu tür gönülden buluşma işleri tam da Başbakan'ın yapacağı işti.
Dolmabahçe buluşması
İşte bir 24 Kasım daha...
Ve Başbakan öğretmenlerle buluşuyor. Dolmabahçe'de...
Önce, İmam Hatip'te kendisine öğretmenlik yapıp da halen hayatta olanlarla buluşuyor, onların ellerini öpüyor, sonra diğer öğretmen temsilcileri ile...
Bu yazıyı yazdığım sırada henüz bu ikinci buluşma gerçekleşmiş değildi.
Dolayısıyla Başbakan'ın buluşmada neler söylediğine dair bilgim yok.
Ama biliyorum ki, iyi şeyler söyleyecek.
Belki taaa Hazreti Ali'nin "Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum" sözünden yola çıkarak...
10 Muharrem'in de esintileriyle...
Ehl-i Beyt muhabbetinin derinliğiyle...
"Sizler, elleri öpülesi insanlar" diyecek.
"Sıkıntılarınızı biliyorum" diyecek.
"Kaloriferi olmayan sınıfların, okulların sobasını siz yakarsınız" diyecek.
"Sırtında paltosu olmayan çocukları siz ısıtırsınız" diyecek.
"Kar, kış demeden, görevde olanlar sizlersiniz" diyecek.
"Size, layık olduğunuz imkanları sunamıyoruz, en önemlisi yeterli maaş veremiyoruz" diyecek.
"Belki birçoğunuz kendi çocuklarınıza hasret yaşıyorsunuz, bunu telafi edecek şartları yeterince oluşturamadık" diyecek.
"Kundaklanan okullarda çalışanlar, yakılma tehdidine maruz kalanlar, ilk önce çocukları kurtarmayı düşünenler sizlersiniz" diyecek.
"Sanmayın ki sizi unuttuk" diyecek.
"Türkiye'nin eğitim hamlesini sizlerle gerçekleştireceğiz" diyecek.
"Bize gönül koymayın, bizim için en son şey sizin gönlünüzü kırmak olur" diyecek.
Yeni bir dönem
Başbakan, yeni bir dönem başlatacak öğretmenlerle ilişkide.
En azından ben bunu temenni ediyorum ve bunu en iyi Başbakan Erdoğan'ın yapacağını düşünüyorum.
Başbakan ki, "Kimsesizin kimsesi" olmaya talip olmuş yola çıkarken, Van'ın, Şırnak'ın, Yüksekova'nın bilmem hangi köyünde, kapısını geceleyin kimin çalacağı bilinmeyen öğretmenden daha "kimsesiz" insan var mı bu memlekette?
Benim kardeşim, Van'ın Gevaş ilçesine ilk tayin olduğu öğretmenlik görevine giderken dağda tipiye yakalandı ve donarak can verdi.
Öğretmen budur Türkiye'de...
Ben Dolmabahçe buluşmasında Başbakan'la öğretmenler arasında çok sıcak bir iletişimin gerçekleşeceğine inanıyorum.
Milli Eğitim Bakanı'nın kendisi bir "öğretmen" zaten. Üniversitede...
Bir bilim adamının ekonomik şartlarını en iyi o bilir, ki öğretmen bu bakımdan çok daha zor şartlardadır. Ekonomik durum dahil, her şeyi çözen bir yeni süreç başlamalı ve en önemlisi, öğretmen, yukarıda, devlette, kendisini anlayan, sıkıntılarını bilen, bunu gideremese bile paylaşabilen birileri olduğunu bilmeli.
Bu 24 Kasım bir dönüm noktası olmalı.


Yazarın Diğer Yazıları