BDP'nin içini yeniden doldurmak!

Ankara'da yine bir şeyler oluyor(muş).

"İyi bir şeyler!"
Cumhurbaşkanı Gül, BDP'lilerle görüşmüş.
AK Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, BDP'lilerle görüşmüş.
Başbakan "yakında önemli gelişmeler olacak" demiş. Başbakan ayrıca "Kan duracaksa İmralı ile de görüşülür" demiş.
Meclis Başkanı, Meclis'in çözüm platformu olduğunu söylemiş.
Acaba ne olacak?
Görünen, BDP'nin içinin doldurulması... Temsil hüviyetinin beslenmesi. Muhatap olacak gücün kazandırılması.
Hani BDP'nin örgüt güdümünden kopamadığı, örgüt inisiyatifinden koptuğunda tabanını kaybedeceği değerlendirmeleri var ya, BDP'nin içi devlet tarafından doldurulursa, örgüte karşı daha bağımsız tavır sergileyebilir gibi bir "umut" var.
Burada iki soru var:
Bir: Acaba BDP'ye böyle bir temsil gücü kazandırılabilir mi?
İki: Acaba BDP, örgütten bağımsız böyle bir temsil gücü kazanmak ve yine örgütten bağımsız bir rol üstlenmek ister mi?
Bana göre bu iki sorunun cevabı da olumsuzdur.

BDP kopabilir mi?

Şöyle düşünün:
Şu an Ankara ile ilişkileri çok dostane (?) gözüken Barzani bile, "Artık Kürtler arası savaş yok" derken, BDP ile örgüt arasında mesafe oluşturmak, hele karşı karşıya gelme mümkün olur mu?
BDP istese bile bu mümkün olur mu?
KCK yapılanması buna müsaade eder mi, örgütün silahlı birlikleri buna müsaade eder mi?
Bir yerde, BDP'nin örgüt tahakkümünden kurtarılması, bölge halkının kurtarılması ile eş anlamlı bir mahiyet taşıyor.
Ve BDP, "Bizi bu örgütten kurtaracak kimse yok mu" gibi bir arayış içinde olmadığı gibi aksine örgütle gönüllü bir aşıkdaşlık oynuyor.
Herkes, Şemdinli'deki kucaklaşmaya kilitlenmiş durumda. O görüntü olmasa sanki her şey süt limanmış gibi olacak.
Oysa daha önce de yazdım Aysel Tuğluk, "Kürtlük'le ilgili" amaçlarının "Gerekirse Türkiye'ye rağmen ve Türkiye'siz" gerçekleşeceğini yazdı. Şimdilerde bütün platformlarda söz alanlar "Kürtler'in yüzyılı"ndan bahsediyor. Bunların tamamı, Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyanın yeniden yapılanması arzusu ile iç içe.
Ve:
-Silah sigortamız, Kürt sorunu çözülmeden silahlar bırakılmaz, diyen bir siyasetçi topluluğu orada duruyor.

Uzantı uzantıdır çünkü

Evet, "Terörle mücadele, uzantısı ile müzakere" sözü söylendi. Ama nasıl bir şey bu, pek içi dolmadı. Çünkü "uzantısı" denilen şey, terörle iç içe geçti. Şimdi biz, o "uzantı"yı uzantı olmaktan çıkarmaya çalışıyoruz. Siz, "Silah sigortamız"dır, "Kürt sorunu çözülmeden silahlar bırakılmaz" diyenlerin, sözlerinde bir düzeltme yaptığına tanık oldunuz mu?
Ben de baktığımda, zaman zaman BDP'li (bazı) siyasetçilerin, samimiyetle "Kan dursun, bu iş bitsin artık" dediğini düşünüyorum. Kim bilir belki mesela Sırrı Sakık, oğlunun ölümünden sonra böyle duygular içine girmiştir. Kimisi belki, mesela bayan öğretmenler kaçırıldığında "Bu kadarı olmamalı" demiştir. Kimisi bir imam öldürüldüğünde insani refleksler sergilemiştir. Kimisi yarınları düşünüp, ne olacağı kaygısına kapılmıştır.
Ama "örgüt işi" belalı bir iştir. İstemeseniz de kana, çamura bulanırsınız. Dağ, İmralı, KCK, BDP, Avrupa, maalesef sarmaş dolaş olmuştur ve kimi zaman siyasi buluşma varsa, kimi zaman da korku buluşması vardır. Kopamama vardır. "Tayin"le gelen milletvekilliği söz konusu ise onu nasıl bağımsızlaştıracaksınız?
Hatta belki, sizinle görüştükten sonra, kendisini "Satılmamışlık-İyi Kürt olmama-Devşirilmeme" ispatına mecbur hissedeceklerdir. "Güven verme" çabasına gireceklerdir. Baksanıza, köken olarak BDP'li olmayanlar, olanlardan daha hızlı bir görüntü sergiliyorlar.
Benim önerim şu:
Terörle mücadele et, halkı kazanmak için varınla yoğunla çalış.
Terörün uzantısı terörün uzantısıdır çünkü.


Yazarın Diğer Yazıları