Öcalan açlık grevi yapar mı?

1968'lerden bu yana medyanın içindeyim.
Geçen 40 yılı aşkın süre, Türkiye'de gençliğin örgütlerle iç içe olduğu bir zaman parçasını ifade ediyor.
Türkiye'de kimi zaman kurulu düzenden ileri gelen, kimi zaman yeterli kalkınmamışlığın ürünü olan birçok sıkıntı var ve gençlik, idealist duyguların tavan yaptığı bir hayat dönemi demek.
Enerji ve idealist duygular, örgütler için en zengin kullanım alanı.
İyi niyetli kötü niyetli, yerli odaklı yabancı odaklı bir yığın örgüt, dalmış gençliğin içine ve binlerce, on binlerce gencin yüreğini çalmış.
Biliyorum, bu 40 yıllık sürede, en çetin kopuş, anne babalarla gençler arasında yaşanmış.
Örgütler, çoğu zaman anne babayı aşıp, gençliğin yüreğini avucunda tutmayı başarmış.
Gençlik, örgüt projeleri etrafında yığınlar halinde kullanılmış.
Anne babalar evlatlarının dilini bulamamışlar, sevgileri ile yollarını kesememişler ve sonunda paylarına genelde evlat acısı düşmüş.
Sokaklarda birbirinin kurşunu ile can vermiş gençler, bazen aynı silah sabah ülkücüyü vurmuş, öğleden sonra karşıt saftaki genci, hapishanelerde, işkencehanelerde, darağaçlarında can vermiş gençler. Eğitimden kopup, deyim yerindeyse ıskartaya çıkarılmış olanların ise haddi hesabı yok.
Bereket versin ki, Sovyet ve Kızıl Çin odaklı örgütler devrini tamamladı. Hâlâ solun kullandığı gençlik gruplarının var olması ise, acayip bir şey. Niye varlar, nasıl varlar, kim tarafından yönlendirilirler, anlamak mümkün değil.
Kürt gençlerine tuzak
1980'lerde başlayıp bugün de devam eden bir başka gençlik tuzağı ise, PKK eksenli yapılar tarafından kullanılıyor.
Gençler dağa götürülüyor cesetleri geliyor, sokağa sürülüyor hayatları kararıyor, cezaevine düşüyor ölüme yatırılıyorlar.
Örgüt, örgüt, örgüt...
Bir kere yakasını kaptırdı mı, artık örgütün tepe tepe kullandığı bir malzemedir gençlik. Kız, erkek fark etmiyor.
Şu veya bu sebeple düşer genç insan örgütün ağlarına.
Bir tür tatmindir yaşadığı... Evinde aradığını bulamaz, anne babasından beklediği sevgiyi göremez, işsiz kalmıştır, zorla evlendirilmek istenmiştir, şudur budur... Örgüt her şeyin ilacı gibi görünür.
Hele bir de "dava-misyon-ideal" gibi şeyler girmişse işin içine, artık uçmaya hazırdır genç insan, ölüme bile uçmaya hazırdır.
Göremez örgüt baronlarının nasıl, kimlerle pazarlık içine girdiğini, ideal denen şeyle alakasının bulunmadığını, gençler ölüme doğru giderken, birilerinin ötede keyif çattığını ve tüm bunların, işin gereği olarak empoze edildiğini görür ama göremez.
Çünkü görmek tehlikelidir.
Görmek, içine girdiği yolun uçuruma doğru gittiğini görmektir, dönmek örgüt tarafından infazı göze almaktır.
Orada ölüm, ötede ölüm, burada ölüm... Ölüm, ölüm ve ölüm...
Ah bir anne babasının yanına dönebilse...
Öylesine zordur ki örgütün ağından kurtulmak.
İşte cezaevlerinde ölüme yatırılan gençler... Böyle bir ağın kurbanıdırlar.
Putlaştırılan adam açlık grevi yapar mı?
Ben, o gençlerin anne babalarının duygu dünyasını adım gibi biliyorum.
Nasıl bir yürek yangını yaşadıklarını ama bir kere çaldırdıkları evlatlarına ulaşabilmenin imkansızlığı ile nasıl kıvrandıklarını adım gibi biliyorum.
Canlı bomba haline getirilmiş bir kız çocuğunun annesi veya babası olun bir an için, yüreğinize bakın, nasıl, dayanılabilir bir şey mi?
Peki nasıl canlı bomba haline getirildi o kız çocuğu?
Veya nasıl ölüme yatırıldı cezaevlerinde?
Öcalan açlık grevi yapsın çağrıları var...
Ne dramatik bir çağrı bu. Ya da ne komik! Bütün sözüm ona Kürt siyasetinin putlaştırdığı, gençleri uğruna kurban olarak sunduğu bir adam açlık grevi yapar mı?
Ölümler, açlık grevleri, hep altta kalanların payına düşer. Kürt siyasetinin altta kalanlarını şimdilerde, sokaklardan, okullardan devşirilen Kürt çocukları oluşturuyor. Kürt siyaseti onların canı ile besleniyor.
Gençlere on yıllardır can bedeli ödeten bu kısır döngüyü kırmak...
Devletten en çok bunu istemeliyiz. Bu memleketin tüm anne babaları olarak...


Yazarın Diğer Yazıları