ABD-Rus Gizli Planı

NATO üyesi Türkiye, NATO’nun rakibi Rusya birlikte hareket ediyorlar.

Esad rejimi ile muhalifler Türkiye ve Rusya garantörlüğünde ateşkes üzerinde anlaştılar.

Güya, masada NATO yok, ABD yok, AB yok.

Böyle olacağı söylenseydi, bunun mümkün olmayacağı savunulur, ciddiye bile alınmazdı.

ABD’nin PKK/PYD terör örgütünü desteklemesini, Türkiye’nin dost ve müttefik olarak gördüğü ve bel bağladığı NATO, ABD ve AB’nin, FETÖ eliyle 15 Temmuz darbe girişimini yaptırmasını, seçilmiş meşru hükümet yanında değil, darbeciler yanında yer almasını “Türkiye’nin ve Orta-Doğu’nun Rusya’nın etki alanına bırakılma” ihtimali olarak okumak mümkündür. 

Rusya’nın, Kars, Ardahan ve boğazları istemesi üzerine NATO’un kucağına itilmemiz de bir plandı.

Putin-Obama zirvesinden hemen sonra Rusya’nın Suriye denklemine dahil olduğu, Rusya’nın  bölgede etkin olmasını ABD’nin sağladığı unutulmamalıdır.

ABD’nin, Ukrayna’yı işgal ve Kırım’ı ilhak eden Rusya’ya ciddi bir karşı duruşunun olmadığı da henüz unutulmuş değildir.

Kamuoyu Orta-Doğu ile ilgilenirken başta Çin, Japonya ve Hindistan olmak üzere Uzak-Doğu’nun hızlı yükselişini ABD’nin bu bölgedeki gelişmelere ilgisini gözden kaçırmaktadır.

Yakın gelecekte kendisine bu ülkelerden birisinin rakip olacağını düşünen ABD, Uzak-Doğu’daki çıkarları ile Orta-Doğu’daki çıkarlarının tamamını veya bir kısmını Rusya ile takas etmiş olabilir.

ABD’nin Rus diplomatlarını sınır dışı etmesi ile gelişen ABD-Rus geriliminin aldatıcı olması kuvvetle muhtemeldir.

Görünüş, Amerikan-Rus geriliminin Türkiye’nin Suriye’de etkin rol almasını kolaylaştırdığı, bölgede hamle zenginliği kazandığı izlenimi uyandırmaktadır.

Ancak, ABD ve Rus geriliminin devam edeceği varsayımı üzerine dış politika bina edilemez.

Zira, büyük devletler maşa varken ellerine ateş almayacak kadar akıllı ve tecrübelidirler.

Unutulmamalıdır ki, ABD ve Rusya tarihleri boyunca hiç savaşmamışlar, rejimleri taban tabana zıt iken bile 2. Dünya Savaşında müttefik olmakta sakınca görmemişlerdir.

Rusya’ya kayıtsız şartsız güvenme gibi bir yanlışa düşmek bize yeni acılar yaşatabilir.

Bu nedenle tedbir ve temkini elden bırakmamak, başta İslam Ülkeleri ve mazlum milletler olmak üzere yeni ittifaklar aramak, hatta bunlara öncülük etmek bizim için hayati öneme sahiptir.

Dünya ve insanlık, Batı’nın demokrasi, insan hakları, eşitlik, adalet gibi kavramları kullandığını, bu konuda samimi olmadığını anladı. Batı güvenilirliğini kaybetti.

Artık insanlığın bir umuda, yeni bir medeniyet tasavvuruna ihtiyacı vardır.

Bakmayın dünyanın şimdi sessiz kaldığına. Güven bitmeye görsün. Gerisi çorap söküğü gibi gelir. 

İslam ve İslam’ın şekil ve hayat verdiği medeniyet tasavvuru insanlığın yegane kurtuluş reçetesidir.

İslam’ın ve tarihin Milletimize biçtiği temel ve değişmez rol, dünyaya örnek ve önder olmaktır.

Politikamızı bu eksene oturtmadıkça, bir güçlünün etki alanından diğer bir güçlünün etki alanına savrulup durmamız kaçınılmazdır…

 


Yazarın Diğer Yazıları