AİHS VE AİHM’E GÖRE KUR’AN YAKMA EYLEMLERİ

 

Bilindiği gibi başta İsveç olmak üzere, Danimarka, Hollanda ve birçok Avrupa ülkesinde kutsal kitabımız Kur'an'ı Kerim'i yakma eylemleri yapılıyor. Üstelik bu eylemler korsan olmayıp, İsveç ve diğer ülke resmi makamlarının ifade özgürlüğü kapsamında görüp onay verdikleri, menfur eylemlerdir.

Bu menfur saldırıların tüm Müslümanları ve İslam Âlemi'ni derinden üzdüğüne şüphe yok.

Bu alçaklığa karşı verilen her türlü tepki ve siyasi duruş saygıdeğerdir. Ancak etkileri zayıftır.

Bu tepkiler yanında asıl üzerine gidilmesi gereken yol uluslararası hukuki mücadeledir.

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, tepkiler üzerine "Pek çok kişi için kutsal olan bir kitabı yakmak son derece saygısız bir davranıştır” diyor, ama devamında "İfade özgürlüğü demokrasinin temel bir parçasıdır. Ancak bir şeyin yasal olması mutlaka uygun olduğu anlamına gelmez” demeyi de ihmal etmiyor.

Böylelikle, İsveç hükümeti bu eylemle ilgili önemli bir sorumluluk üstleniyor ve suça ortak oluyor.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)'nin "Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü'ne” dair 9. "İfade Özgürlüğü”ne dair 10. maddesi ve (AİHM) içtihatlarına göre bu eylemler İfade özgürlüğü olarak kabul edilebilir mi?

Bu konudaki örnek karalardan birisi "Otto-Preminger-Institut/Avusturya” kararıdır. "Cennette Toplantı” filminin Hıristiyanlık değerlerini aşağılandığı gerekçesiyle gösteriminin engellenmesi için Roma Katolik Kilisesi'nin şikayeti üzerine açılan davada Mahkeme, filmde "Tanrı'nın, Hazreti İsa'nın ve Meryem Ana'nın aşağılandığına” kanaat getirerek sanat özgürlüğünün sınırsız olmadığını, bu özgürlüğün "başkalarının haklarının korunması amacıyla sınırlanabileceğini” belirtmiştir. Filmi yalnızca yasaklamakla kalmamış, filme el konulmasına da karar vermiştir. Yapılan başvuruda AİHM, Avusturya Mahkemesi'nin kararına bir hak ihlali görmemiştir.

Bu konudaki örnek karalardan birisi de 1996 tarihli "Wingrove/Birleşik Krallık” kararıdır.

Britanyalı film yönetmeni Nigel Wingrove'in "bir rahibenin gördüğü, içinde Hazreti İsa'nın da geçtiği erotik rüyayı anlatan” filmine izin verilmemiş, bunun üzerine yönetmen AİHM'ye başvurmuştur.

AİHM, "ifade özgürlüğünün, bir hakkın kullanılması açısından çeşitli ödev ve sorumluluklar yüklediğini, ifade özgürlüğünü kullanırken başkalarını inciten davranışlardan kaçınma yükümlülüğü olduğunu, kamu makamlarının da dinsel barışı sağlama ve insanların kendi dinlerine haksız bir saldırı yapıldığı duygusunu önleme” çabası göstermesi gerektiğini vurgulayarak filme sertifika verilmemesini hukuka uygun bulmuştur.

AİHM'in "Dine hakaret” ten Türk Mahkemesi'nin kararını hukuka uygun bulması da dikkat çekicidir.

Türkiye'deki bir yayınevi sahibi İ.A., 1993'te A.R.E.'nin "Yasak Tümceler” isimli bir romanını yayımlamıştır. Kitapta "Hazreti Muhammed, eşi Hazreti Ayşe, Müslümanlık ve Allah hakkında geçen ifadeler nedeniyle” açılan davada Mahkeme "Allah, din, peygamber ve kutsal kitaba saygısızlık, dine hakaret etme ve tahkir etme suçlarını işlediğnii” sabit görerek sanığa, iki yıl hapis ve adli para cezası vermiştir.

Yayınevi sahibinin başvurusu üzerine AİHM, cezanın AİHS'ye aykırı olmadığına karar vermiştir.

Bu kararlar ışığında, Türkiye Kur'an'ı Kerim yakma eylemlerini AİHM'e götürürse, AİHM'in bu eylemleri "AİHS'nin güvence altına aldığı bir özgürlük olarak görmeyeceğini” rahatlıkla söyleyebiliriz.

Türkiye, sadece kınama ile yetinmemeli, vakit geçirmeden Onlarla kendi müktesebatları üzerinden hukuk mücadelesi başlatmalıdır.

Siyasi olarak da TBMM, bu eylemleri gerekçe göstererek İsveç'in NATO üyeliğini onaylamamalıdır.

 


Yazarın Diğer Yazıları